Sayfalar

26 Haziran 2013 Çarşamba

Altı Ok

...1920’de halkçılığı ve hatta "Devlet Sosyalizmi"ni savunan Kemalistler, 1923 İzmir İktisat Kongresi’nden sonra “hususi mülkiyet - ferdi teşebbüs” yolunu denediler. Yedi yıl süren bu deneyim sonunda, bizim gibi Ezilen Dünya ülkelerinde bağımsız, dengeli ve hızlı kalkınmanın ancak Devletçilikle olacağı görüldü. 1931’de yeniden Devletçilik’te karar kılındı ve Altı Ok tamamlanarak CHF 1931 Programı’na yazıldı. 5 Şubat 1937 günü Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2. Maddesine kondu. (s. 21)


... Altı Ok’un Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik ve Laiklik oklarının uluslararası kaynağı, burjuva-demokratik devletlerdir, özel olarak da Büyük Fransız Devrimi’dir. 

Halkçılık ve Devletçilik oklarının esin kaynağı ise Sovyet Devrimi’dir. Devrimcilik oku ise, Türkiye’nin yaşadığı sürecin zorunlu bir ürünü olmakla birlikte, hem Fransız Devrimi’nin hem de Sovyet Devrimi’nin yarattığı büyük cereyanlardan beslenmiştir (s. 23).
Kemalizmin önemli teorisyenlerinden Mahmut Esat Bozkurt, 1789 Fransız, 1917 Sovyet ve 1919’da başlayan Atatürk ihtilallerini, “tam ve eksiksiz” devrimlerin örnekleri arasında sayar .(Atatürk İhtilali I – II. Kaynak Yayınları, 4. Basım, 2003)

...
20. yüzyılda devrimler:…. 1905 Rus, 1908 Jön Türk Devrimi, 1907-1909 İran Devrimi, 1911 Çin Devrimi, 1917 Sovyet Devrimi, 1920’lerde Türk Devrimi….



...CHP iktidarı 1930’larda toprak reformu hazırlıklarına başlamıştı. Fakat demokratik devrimin bu temel programı gerçekleştirilmemiştir. Atatürk’ün ölümü ve arkasından İkinci Dünya Savaşı, Kemalist devrimin tamamlanması için zorunlu olan bu tarihsel atağın ertelenmesine neden olmuştur. Savaştan sonra ABD’nin Türkiye’de kazandığı etki sonucu, ağalar en büyük koruyucuya kavuşmuş ve Küçük Amerika sürecine girilmiştir (s. 31). Bu koşullarda, 1946 Toprak Yasası başarısızlığa uğramıştır. Çünkü devrime önderlik eden CHP, artık kurduğu sistemin üzerine oturmuştur ve dinamizmini yitirmiştir. Derken Köy Enstitülerinden de vazgeçme çizgisine girilir ve laiklikten ödünler verilir. Bu sürecin doğal sonucu olarak CHP yönetimi, kaçınılmaz olarak iktidarı, bu politikaların gerçek sahibine bırakmıştır. (…)

Emperyalist-kapitalist sistemden kopmayan bir devrim, milli demokratik programı sonuna kadar uygulayamaz. ALTI OK, sonuna kadar ve tutarlı  uygulandığı zaman, tam bağımsızlık ilkesi nedeniyle emperyalizmden kopuş programı olarak yorumlanabilir ve uygulanabilirdi. Ancak buna yönelecek  bir önderlikten yoksundu. Sovyetler Birliğinden sonra ekonomide plan uygulamasına geçen ikinci ülke olmasına ve Sovyetlerle işbirliği yapılarak gerçekleştirilen sanayileşme atılımna rağmen, bu devrimci çizgi sürdürülememiştir. ALTI OK’tan daha 1940’larda vazgeçilmeye başlanmıştır. Çünkü CHP yönetimi Altı Ok’u sonuna kadar uygulayacak bir toplumsal dinamiğe dayanmıyordu ve devrimi sürdürecek bir önder sınıftan da yoksundu. Ve geri dönüş sürecine girildi. (s. 33).


CUMHURİYETÇİLİK   (s. 35…)

Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 1931 Programı’nda Cumhuriyetçilik şöyle tanımlanır:
“Fırka, Cumhuriyet’in, milli hakimiyet mefkuresini en iyi ve en emin surette temsil ve tatbik eder devlet şekli olduğuna inanır. Fırka bu sarsılmaz kanaatle Cumhuriyet’i tehlikeye karşı her vasıta ile müdafaa eder.” (Atatürk’ün CHP Program ve Tüzükleri, kaynak yayınları, 2008)

Cumhuriyet, bir devrimdir; 600 yıllık feodal bir devleti yıkarak kurulmuştur. Bu devrime önderlik eden Mustafa Kemal ve arkadaşları, Cumhuriyetçiliği bir devlet ve hükümet biçiminin ötesinde, Ortaçağdan köklü bir kopuş olarak yorumlamışlardır. Atatürk, “ Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler , mensuplar memleketi olamaz” derken, Cumhuriyetin, siyasal devrimin ötesinde bir toplumsal devrimi içerdiğine işaret eder. (s. 37)

Altı Ok’taki Cumhuriyetçilik, saltanat ve hilafetin yıkılmasının ötesinde, onların temsil ettiği şeyhlik, ağalık, aşiret reisliği gibi Ortaçağ ilişkilerinin kökünün kazınması programını da içermektedir. (s. 38)


MİLLİYETÇİLİK ( Milletçilik diyor Mahmut Esat Bozkurt, daha doğru. Daha değil, doğru. Millet ve Milliyet farkını geçtiğimiz aylarda öğrendik) (s. 38…)

Kemalist Devrim, Milliyetçilik’te tam bağımsızlık ilkesini temel alır.Çünkü bir milletin çağdaş uygarlıklarla uyum içinde yürüyebilmesi için, en başta bağımsız olması gerekir. Bağımsız olmayan bir millet gelişemez. Bu açıdan Kemalist Devrimin Milliyetçiliği, her alanda ve her cephede emperyalizmin denetimini reddeder ve emperyalizmle ortak bir amacı kesinlikle kabul etmez.

Atatürk, ülkenin yoksulluğa ve yıkıma sürüklenmesindeki “en kuvvetli ve en önemli” nedenin ekonomide bağımsızlıktan yoksunluk olduğunu daha 1923 yılında belirtmiştir.

...Kemalist Devrimin milliyetçiliği, yayılmacı ve saldırgan değildir. Bu milliyetçilik, “belirli hudutlar dahilinde hayat ve bağımsızlığı korumaya” yöneliktir.Turancılığın ve Pansilamizmin gerçekçi ve doğru hedefler olmadığan Atatürk sürekli işaret eder.

“Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi Kemalist Devrim’in milliyetçiliğini tamamlar. (s. 43)
… Milliyetçilik, diğer beş oktan farklı olarak, ideolojik vurgu taşır. Bilindiği gibi Milliyetçilik, burjuva demokratik devrimlerin ideolojisidir. Daha sonra, emperyalist ülkelerde gerici, yayılmacı, saldırgan bir karakter kazanmıştır. Emperyalizme karşı savaşan mazlum milletlerin devrimci önderlikleri, Devrimci Milliyetçilik bayrağını yükselttiler.

Kemalistler ve Sosyalistler, Devrimci Milliyetçiliğin gereği olan bağımsızlık ve yurtseverlikte birleşirler ve Türkiye’nin bağımsızlığını, egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve milli devlet ilkesini kararlılıkla savunurlar. (s. 47).


HALKÇILIK  (s. 48…)

Kemalist Devrim’de Halkçılık’ın iki anlamı vardır. Kapsamlı anlamıyla Halkçılık, siyasal düzlemde Kemalistlerin doktrin ve programlarının bütününü içerir; Meclisler sistemine dayanan bir halk hükümeti anlamındadır.  Toplumsal-ekonomik düzlemde ise sınıflar arasında ayrıcalıkların kalkması ve işbirliği diye özetlenebilir; “Emeğe dayanmayı” ve halkın ihtiyaçlarını karşılamayı esas alan bir ekonomi kurulmasıdır. (s. 51)

1923, 1927 ve 1931 programları Halkçılığı, hem halk hakimiyeti (demokrasi) olarak tanımlamışlar hem de dar anlamda Halkçılık tanımı yapmışlardır. Kurtuluş Savaşı döneminden beri Halkçılık, siyasal, toplumsal, ekonomik, ve idari programların bütününü ifade ederken, daha sonra bu kapsamlı program temel ilkelere (oklara) ayrıştırılmış ve HALKÇILIK’a da, her tür ayrımcılığın reddedilmesi, yasalar önünde eşitlik ve bütün sınıflar arasında işbirliği ve dayanışma anlamı verilmiştir. “İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz” sloganı, bu dar anlamda Halkçılığı ifade etmektedir ki, Altı Ok’taki Halkçılık Ok’u budur. (s. 52).


DEVLETÇİLİK (s. 56)…


D……

* * * * Devam edecek * * * * *

(Kitabın son basımlarında kapağı farklı - Kaynak Yayınları)