Sayfalar

2 Ağustos 2012 Perşembe

Andrey Tarkovski - IV: Şiirsel Sinema


ŞİİRSEL SİNEMA




"Sinemada beni çeken, alışılmamış şiirsel bağlantılar, şiirselliğin mantığıdır. Kanımca bu, bütün diğer sanatlar içinde en gerçekçisi ve en şiirseli olan sinemanın imkanlarına da çok uygun düşmektedir. Her durumda bu bana, düz bir çizgi doğrultusunda geliştirilmiş ve mantıklı bir sebep-sonuç ilişkisine dayalı bir konuyla görüntüleri birbirine bağlayan geleneksel dramaturjiden çok daha yakın geliyor (...) Kanımca şiirsel mantık, hem düşünce geliştirmenin yasalarına hem de hayatın yasalarına klasik dramaturjinin mantığından çok daha yakındır. Ne var ki, klasik drama, yıllardır dramatik çatışmaları ifade edebilmenin yegane örneği olarak ele alınagelmiştir. (s. 6) Yüzyıllardır var olan tiyatro dramaturjisinden yola çıkılarak, çok sayıda kalıp geliştirilmiş, genellemelere varılmıştır. Bunlar ne yazık ki sinemaya da girmiştir" (Mühürlenmiş Zaman, s.11)




"Şiirsel bağlantılar, olağanüstü duygusal bir ortam yaratarak  seyirciyi harekete geçirir. Seyircinin, hayatı tanıma faaliyetine katılmasını özellikle sağlar, çünkü ne hazır bir sonuç sunmakta, ne de yazarın katı talimatlarına dayanmaktadır. (...)  Karmaşık bir düşünce ve şiirsel bir dünya görüşü, asla, ne pahasına olursa olsun, fazla açık, herkesçe bilinen olgular çerçevesine sıkıştırılmamalıdır". (Mühürlenmiş Zaman, s. 7)

Şimdi, altı çizilecek bir paragraf: 

"Bir nesne hakkında her şey hemen bir çırpıda söylenmezse, insan bu konuda şahsi görüşler üretme olanağına kavuşmuş olur. Oysa genelde sonuç, seyirciye hiç akıl yürütme fırsatı tanımaksızın tepsi içinde sunulmaktadır....." (
Mühürlenmiş Zaman, s. 7) 

O kadar çok önemli cümle var ki! Ve bunlardaki fikirleri örneklerle anlatması... Adeta kitabı buraya aktarmak gerekecek. Sonra da diğer kitapları. Biraz olsun ilginiz uyandıysa kitapları muhakkak alın ve okuyun. 

"Genelde anlatım gücü yüksek bir mizansen olıuşturulmaya çalışılır. Ayzenştayn bunun üzerinde ısrarla durur (AT, Ayzenştayn'ı hiç sevmez). Mizansen, oyuncuyla dış dünya arasındaki karşılıklı ilişkiyi belirleyen taslaktır. Sanatsal görüntünün canlı dokusunu bozan gereksiz bir sürü uzlaşmaya dayalı bu anlayış son derece ilkeldir. Yaşamdan alınan bir epizod, olağanüstü etkili bir mizansenle bizi şaşırtır. "Böyle bir şeyi insan dünyada düşünemez" dedirtir. Bizi şaşırtıp, heyecanlandıran, bir anlamda söz konusu mizansendeki uyumsuzluklardır.  
Mizansenin uydurulmuş bir konu çizmeyip kişilerin karakterlerine, ruhsal durumlarına, yani hayata bağlı kalması gereklidir. Bir mizansenin görevi, işte bu yüzden, yalnızca diyaloglar üzerinde ya da herhangi bir eylem üzerinde bilinçli bir şekilde düşünmeyi sağlamakla sınırlanamaz.  Sinemada mizansen, gösterilen eylemin olabilirliğiyle, görüntülerin güzelliği ve derinliğiyle (ama içerdiği anlamı, resimlere boğmamak koşuluyla) bizi sarsmak ve etkilemekle yükümlüdür " (Mühürlenmiş Zaman, s.12).

Ama elbette, salt görüntü olsun, güzel görüntüler olsun diye görüntü oluşturmak, çekmek peşinde de koşulmaması gerekiyor: 

"Söz konusu olan, daha çok görsel çözümlerin yüzeysel güzelliği yerine, karakterlerin ve olayların doğruluğu peşinde koşmaktır.... " (s.14)

"Bir sanatçının yapıtında hayat, kişisel algılamaların prizmasında kırılır; bir daha tekrarlanamaz planlarda hakikatin çeşitli yanları görülür. Ancak, sanatçının öznel görüşlerine ve kişisel dünya görüşüne verdiğim büyük değere karşın, keyfiliğe ve anarşiye de karşıyım". (Mühürlenmiş Zaman, s.15)

"Başyapıtlar, etik ideallerini ifade etme çabasından doğarlar. Bir sanatçının hayal gücünü ve duygularını belirleyen, bu çabadır. Sanatçı, eğer hayatı seviyorsa, onu tanımak, değiştirmek ve daha iyi olması için katkıda bulunmak zorunluluğunu da içinde duyacaktır (...) Bu durumda, sanatçının yapıtı, her zaman için, insanlığın mükemmelliğe ulaşması için gösterilen zihinsel çabanın sonucudur" (Mühürlenmiş Zaman, s.15). 

"Bana kalırsa sinema tarihinde sadece şairler kalacaktır. "autheur" sineması şairlerden meydana gelir ve bütün büyük yönetmenler şairdir. Sinemada şair ne anlama gelir? Şair yönetmen kendisini çevreleyen gerçekliği yeniden üretmeden (üretmeksizin), kendi dünyasını yaratan yönetmendir. "Autheur" sineması budur. ("A Poet in Cinema" adlı belgesel filmden)

Devam edecek... "Sanat nedir? Niçin vardır? Sanatçı kimdir?"


Kaynaklar

* Mühürlenmiş Zaman. Andrey Tarkovski. 2007. Agora Kitaplığı
  (1985'te basılan   Almancasından   çeviri: Füsun Ant) 

Şiirsel Sinema. Derleyen: John Gianto. 2007. Agora Kitaplığı (İngiltere'de 2006).
  Tarkovskiy ile yapılan röportajlar.. Filmleri, görüşleri, yaşantısı hakkında pek çok bilgi içeriyor,
   kendi ağzından... Çeviri: Ebru Kılıç.

Zaman Zaman İçinde. 1994. Andrey Tarkovski - Günlükler: 1970 - 1986. AFA Yayıncılık. 
Tarkovski'den Sinema Dersleri. 2012. Derleyen, çeviren: S. Aslanyürek. Agora Kitaplığı.


Andrey Tarkovski - III: Ayna Filmi İzleyici Mektuplarından...

Bu ve bundan sonraki Andrey Tarkovski (AT) yazılarım, kitaplardan alıntılarla oluşacak... Bana ait cümleleri bu yazı karakteriyle ("arial")  yazacağım. Alıntılar "georgia" ile. Yararlandığım kaynakları yazının sonunda veriyorum. Hem etik açıdan hem de isteyenlerin bu kaynakları bulup okumaları için. Birkaç kişide de olsa, birilerinde AT merakı uyandırırsam mutlu olacağım. Neden? Bilmiyorum. 

Şu cümleyle başlamak istiyorum, şu anda konuyla alakasız da olsa: 

"Benim bütün ilgim, görünüşte dingin, ancak esiri oldukları ihtiraslar yüzünden içsel gerilimle dolu karakterlere yöneliktir". 
(Mühürlenmiş Zaman, s.5)



AYNA (Zerkalo, 1975) filmi Moskova'da ilk gösterildiğinde gelen izleyici mektuplarının birkaçından alıntılar:


"Filminizi bir haftada dört kere izledim. Sinemaya gitmekteki amacım, filmi seyretmek değildi. Birkaç saat olsun gerçekten yaşamak, hayatı, gerçek sanatçılar ve insanlarla paylşamaktı isteğim... Her şeyi, bana acı veren, eksikliğini duyduğum, özlemini çektiğim her şeyi, beni bunaltan veya sevindiren, beni mahveden ya da bana yaşama gücü veren her şeyi filminizde bir aynadan izledim. Benim için ilk kez bir film gerçekliğin ta kendisi olmuştu. İşte bu yüzden gidip gidip filmi seyrediyorum. Onunla ve onda yaşamak istiyorum.  ( Mühürlenmiş Zaman, s. xv)
(Burada anlatım, algı, yorum ne kadar muhteşem..)


"Ne zevksizlik, ne saçmalık! İğrenç bir şey! Bence filminiz tam bir fiyasko. Seyirciye biraz olsun yaklaşamıyor bile!" ( Mühürlenmiş Zaman , s. x)


"Tarkovski'nin filmsel malzemeyle nasıl olup da felsefi açıdan bu denli derin bir yapıt ortaya çıkarabildiğini kavramakta güçlük çekiyoruz. Sinema seyircisi alışmıştır, gittiği filmde bir öykü, bir eyleme, kahramanlar ve genellikle bir mutlu sonla karşılaşmayı bekler (...)
Bu filmi hiçbir iddia taşımadan, öylesine izleyin ve kendinizi Bach'ın müziğiyle Arseni Tarkovski'nin (AT'nin Rusya'nın en büyük şairlerinden olan babası) şiirlerine kaptırıp gidin! Tıpkı denizleri, güzel bir manzarayı izler gibi. Matematiksel bir mantığa bu filmde rastlayamazsınız." ( Mühürlenmiş Zaman , s. xi)


"Filme nasıl yaklaşacağımı bir türlü bulamadım. Hem içerik hem de biçim olarak bana hiçbir şey anlatmıyor. Oysa sinema konusunda hiç de cahil sayılmam....." (Mühürlenmiş Zaman, s. xi)


"Mektubum sebebi, Ayna, söz söylemeye bile cüret edemediğim, ama içinde yaşadığım bir film bu".  


"Filminiz Ayna'yı izledim. Hem de sonuna kadar. Biraz olsun bir şeyler anlayabilmek, kişileri, olayları, anıları bir şekilde birbirine bağlayabilmek için samimiyetle kendimi zorlamaktan ilk yarım saatte başıma ağrılar girdi.." ( Mühürlenmiş Zaman , s. ix)




Ben de bu son yorumdaki gibi, Ayna'yı hiç anlamamıştım. Fakat AT'nin yazılarını, kitaplarını okumaya başlayınca bu filmin otobiyografik olduğunu, onun ailesinden, yaşamından kesitler vediğini, bu bakımdan kendisinin bu filmi çok sevdiğini öğrendim. 


Okuyucu mektuplarından alıntılar yaptım yukarda, okudunuz... O zamanlar eposta falan yok, ama seyirciler üşenmeyip mektup yazıyorlar... Ne hoş. Bizde ise insanlar iki tuşa basıp bir cümle bile etmiyorlar maalesef. 


Ve şaşırdığım şu oldu, aslında şaşırmamak gerekir Sovyet vatandaşlarının yüksek kültür ve eğitim düzeyleri düşünüldüğünde: mektuplarda, duygu ve düşüncelerin ifadesi çok güzel yapılmış. Bizde kimi forumlardaki Türkçe ve ifade kıtı "yorumları" düşünüyorum da... "Bilmemkim oynuyor, bu filme gidilir" gibi. Ya da "çok güzele benziyor, gideceğim". "Siyasi bir film olsa da izlenir"!!!


En kısa zamanda başta Ayna olmak üzere, tüm AT filmlerini baştan izleyeceğim. Onlar birer şiir. Birer görsel şölen. Şölen derken Fellini filmlerindeki kalabalık, karmaşık, gürültülü, tantanalı sahneleri değil; sakin, sessiz, muhteşem bir görsellik kasdediyorum: Benim için, bu filmlerin kendilerinin hissettirdiği duygular dışında, ya da bunlara ek olarak (artık hepsi karışıyor), hayatını ve kişiliğini okuya okuya, belgesellerde dinleye dinleye öğrendiğim, konuşmasını, mimiklerini seyrettiğim bu büyük yönetmene  hissettiklerim de ekleniyor; onun  yaşarken çektiklerine empati, isyan, üzüntülerle olduğuna inandığım hastalığı ve erken ölümüne duyduğum üzüntü, kolaylıkla, birkaç cümleyle açıklayabildiği derin düşüncelerine, fikirlerine hayranlığım da ekleniyor. Yani sadece filmi izlemiyorum... Bu da pek iyi ve doğru sayılmaz, ama böyle.  


(Tarkovski muhalif değildi, Sovyetlerdeki rejim aleyhine konuşmuş, yazmış değil; filmleri de böyle değil. Ancak filmlerinde maneviyat, spirütüellik, insanın açmazının bilim ve teknolojinin ilerlmesine karşın iç yolculuğumuz ve maneviyattan uzaklaşmak, bilimdeki ilerlemeler ile maneviyat arasında giderek açılan uçurumdan dolayı olduğunu savunuyor sürekli. Yani muhalif değil. Devlet, hükümet aleyhine tek sözü yok. Ayrıca ülkesini muazzam şekilde seven bir insan. İtalyan televizyonun davetlisi olarak İtalya'da çektiği NOSTALJİ isimli filmde bir Rus'un ülkesinden uzakta çektiği nostalji duygusunu ve orada rahat, mutlu olamamasını, üretememesini işler. Bu tema, onun kaderi olacaktır.
Mujhalif olmamasına rağmen, olasılıkla, rejim yanlısı filmler çekMEdiği için, ve/veya Devlet Sinema bakanlığı/kurumu tarzı senaryolara onay veren, filmi çekme izni veren, malzeme ve stüdyoları veren, film bittikten sonra kontrol eden, sinema salonlarına çıkıp çıkmamasına,  festivallere katılıp katılmamasına izin kurumlardaki bürokratların ve yönetmenlerin onu sevmemesi, çekememesi etkendir  olağanüstü kapasitesi ve kafasındaki projelere rağmen 20 senede sadece 5 film yapmasına izin verilmesi. Muhalif olması yüzünden değil.  



Şiirleri, öyküleri beğenirsek defalarca okumaz mıyız? Ya da sinemaya en yakın sanat dalı müziği (İsveçli dünyanın en büyük yönetmenlerinden Ingmar Bergman böyle söylüyor),, yerden göğe haklı) defalarca dinlemez miyiz? Görsel insanlar için de sinema vazgeçilmez bir sanat... vazgeçilmez bir deneyim. Güzel filmler, ya da en azından güzel sahneler defalarca izlenebilir (Akira Kurosawa'nın "Ran" filminin açılış sekansını izlemem gibi... Onun verdiği hisleri anlatamam. Ama beklentiye girmeyin. Bana böyle oluyor, size olmayabilir)


Evet, sinema, "şiirsel sinema" denen sinema, şiir gibi. Açıklanamaz. Şair burada ne demek istemiş denemez. Ne duyumsarsanız o. Resim de öyle. Ressam ne demek istemiş derler sergi gezerken.. Ben böyle şeylere takılmam. iyi / doğru yapıyormuşum. Bu benim düşüncem. Bana birtakım hisler veriyorsa, iyi kötü duygular duyabiliyorsam, odur. herkesin deneyimi/yaşantısı ("experience") farklıdır. Herkes için yarattığı çağrışımlar farklıdır. 


AT'ye dönelim... 


Andrey Tarkovski 4 Nisan 1932'de doğdu (29 Aralık 1986'da Paris'te akciğer kanseri nedeniyle hayata veda etti :(     ).

Babası ünlü Rus şairi Arseni Tarkovski. Annesi Maria Ivanovna. Kardeşi Marina, AT'den üç sene sonra doğmuştur. Tam o sıralarda baba evi terkeder. AT'nin hep yazdığı ve belgesellerde söylediği gibi, hayatı baba özlemiyle geçmiştir. II. Dünya Savaşı'nın başladığı o günlerde ve sonrasında anneleri sürekli çalışarak iki çocuğuna bakar. savaş yıllar zorluklarla, açlıkla geçer... 



Bir süre Doğu Dilleri okuyup bırakan, annesinin kötü bir arkadaştan uzaklaşması için yolladığı Sibirya'da jeolog olarak bir sene çalışan AT, annesinin de yönlendirmesiyle sanatçı olmaya karar verir; 1954'de VGIK Moskova Devlet Sinematografi Enstitüsü'ne kabul edilir.  Mihail Romm'un öğrencisi olur. Hocasına hep çok büyük saygısı vardır: "Bana kendim olmayı öğretti, ona çok şey borçluyum" der. Daha önce, piyano ve resim eğitimi de almış olan AT çalışacağı sanat alanını sinemayı olarak seçmiştir. 


Devamı var... Andrey Tarkovski - IV: "Şiirsel Sinema" 


Kaynaklar


* Mühürlenmiş Zaman. Andrey Tarkovski. 2007. Agora Kitaplığı
  (1985'te basılan   Almancasından   çeviri: Füsun Ant) 

Şiirsel Sinema. Derleyen: John Gianto. 2007. Agora Kitaplığı (İngiltere'de 2006).
  Tarkovskiy ile yapılan röportajlar.. Filmleri, görüşleri, yaşantısı hakkında pek çok bilgi içeriyor,
   kendi ağzından... Çeviri: Ebru Kılıç.

Zaman Zaman İçinde. 1994. Andrey Tarkovski - Günlükler: 1970 - 1986. AFA Yayıncılık. 
Tarkovski'den Sinema Dersleri. 2012. Derleyen, çeviren: S. Aslanyürek. Agora Kitaplığı.

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Andrey Tarkovski - II: 1962'de Venedik'te olsaydım! :)


Alt Başlık
AT Hakkında Çeşitli Bilgiler, Heykeli, Fotoğraflar, Hakkındaki Belgeseller

AT'nin sanat, sanatçı, hayat, sinema, görüntü, kurgu üzerine görüşleriyle ilgili kapsamlı, uzun bir yazı yazacağım. Ancak zorlu iş, 3-4 kitaptan derleyeceğim... 
Ayrıca filmlerini tanıtmak ("AT  ne söylüyor bu filmlerde?kendi açıklamalarıyla...) ve kapalı kapılar ardında bir ülkede bürokrasinin zorluklarıyla yapılmış ve çok az tanıtılabilmelerine karşın filmlerinin her birinin aldığı ödülleri de yazmak gerek. 


Devlet Sinematografi Enstitüsü'nde öğrenciyken çektiği iki film  + bitirme tezi filmi "Silindir ve Keman"dan sonra çektiği ve ilk filmi denebilecek ilk uzun metraj filmi İVAN'ın ÇOCUKLUĞU ile (1962), Venedik'te Altın Ayı alan genç ve yakışıklı Andrey Tarkovsky yandaki resimde! Bize göre sağda. Soldaki de aynı ödülü paylaştığı İtalyan yönetmen. 

Bu mutlu, umutlu günden 24 sene sonra, 1986'da, derin bir sevgiyle bağlı olduğu ancak yetkililer ve meslektaşları tarafından değeri bilinmemiş, önüne engeller çıkarılmış olarak ve ülkesinden uzakta, yaşına göre çok daha yaşlanmış, çökmüş halde öleceğini bilebilir miydi? :(

Sovyet yönetiminin bürokrasisi, bir çok kişinin --elbet film yönetmenleri dahil -- düşmanlığı, çekememezliği, uğradığı haksızlar, inanılmaz dehasına rağmen 20 sene sadece 5 film yapmasına izin verilmesi dolayısıyla, yurt dışına gitmek zorunda kalan, tüm çektikleri yüzünden kanser olduğuna inandığım Tarkovski'nin heykelini dikmişler Gerasimov Sinematografi Enstitüsü'ne. 

Avrupa'da 
her sene AT Retrospektif düzenleniyor... adına yarışmalar, tezler... hala belgeselleri çekilmekte... Gözlerim yaşara yaşara okudum tüm gece...

4 Nisan'da da 80. doğum günü kutlanmış Rusya'da. (29 Aralık 1986'da öldü)



Tarkovski'nin Ailesi Nerede?

Andrey Tarkovski'nin iki oğlu var. Büyük oğlu ilk eşi İrma Raush'tan 1962 doğumlu Arseni (dedesi, yani AT'nin babası, ünlü Rus şairi Arseni ile aynı ismi taşıyor) ve ikinci eşi Larissa'dan olan küçüğü 1970 doğlumlu Andrey Jr. 

Dün gece saatlerce Internet'te iki oğlu, ablası Marina ve ilk eşi İrma hakkında bilgi aradım. Yok. İnanılmaz, ama yok. Larissa'nın ise AT'den 3 yıl sonra öldüğünü biliyoruz. Marina, ağabeyi ile ilgili kitaplar yazıyor, etkinliklerle uğraşıyor. 


Oğullarını ararken karşıma çıkan sadece şu: 
Film çekimlerinde bile yanında taşığı polaroid makineyle çektiği  fotoğraflardan bir kitap oluşturulmuş. Amazon'da da satılıyor. Kitabı oğlu (Küçüğü olmalı) duyurmuş, hatta hazırlamış sanırım. Kitaptan kareler: 
 http://film.guardian.co.uk/gall/0,8544,1226197,00.html 
AT Hakkındaki Belgesellerin Bazıları

www.youtube.com ise bir hazine. Neler yok! AT ile ilgili belgeseller.. Çekilmekte olan belgeseller hakkında bilgi. Röportajlar. İngilizce altyazılı. 

Bir sürü de Rusça ve altyazısı olmayan program, röportaj! AT'yi görmek uğruna 55 dakikalık böyle birini izledim :) 


Bu sırada, çekilmekte olan şu belgeselden haberdar oldum, dört gözle bekliyorum. 

"Tarkovsky: His God, His Devil"

Directed & Produced by PJ Letofsky 
Executive Producers Peter Belsito, Joan Borsten
Featuring Oleg Vidov, Marina Tarkovsky (AT'nin ablası), Tonino Guerra, Natalya Bondarchuk, Enrica Antonioni (Michelangelo Antonioni'nin eşi), Nikolai Burlyaev (İvan'ın Çocukluğu'ndaki İvan'ı ve Andrey Rublov'daki çancı çocuğu oynayan aktör). 

Yönetmen Letofsky şunları yazmış youtube'da paylaştığı video altında: 


"On Nov 10, 2009 I had the privilege of interviewing Tonino Guerra in Pennabilli, Italy, for my new documentary "Tarkovsky: His God, His Devil". At the time he was already 90 years old but sharp, remembering his friendship with the revered Russian auteur director and their collaboration on Nostalghia. As this is one of the last interviews Tonino gave, I wanted to post it for his fans, honoring this great cinema poet by sharing his vitality and zest for life. The documentary, based on Tarkovsky's diary, is still a work in progress slated for release in 2013.

Legendary Italian screenwriter Tonino Guerra died March 21, 2012 in his hometown, Santarcangelo di Romagna, Italy. His 104 screenwriting credits included such masterpieces of world cinema as L'Avventura and Blow Up for director Michelangelo Antonioni, Casanova 70 and Amarcord for Federico Fellini."




Son filmi Kurban'ın (Sacrifice) çekim çalışmalarını gösteren başka bir belgesel, 
"Une journée d'Andrei Arsenevitch" (Yönetmen: Chris Marker), muhakkak bulmalıyım, izlemeliyim. 
http://www.imdb.com/title/tt0259701/ 




Kurban'ı çekerken, Bergman'ın görüntü yönetmeni  Sven Nykvist ile... 1986








BU İNANILMAZ...

Andrei Tarkovsky - Making of "Andrei Rublev"

http://www.youtube.com/watch?v=_tLsRA68aXQ
"Some rare footage from the set of the film Andrei Rublev(1966)."
Andrey Rublev filminin setinden. 

Aşık olduğum iki Rus :)  Tarkovski ve Solonitsin 
Anatoli Solonitsin Andrey Rublev rolünde oynayan, AT'nin keşfi olan ve en çok beğendiği aktörü olan Andrey Solonitsin... AT, son iki filmini bu aktör için yazdı ancak Solonitsin çok erken öldü 47 yaşında, 1982'de. 
Andrey Rubylov rolünde Anatoli Solonitsin
Filmin en sevdiğim karelerinden...


(İddia: AT, Solonitsin ve AT'nin eşi Larissa'nın aynı kanser türünden öldükleri bu hastalığa Stalker'ın çekildiği, kimyasal maddelerle dolu, "acaip" yerde kapıldıkları rivayet edilir.." Stalker'ı seyredin.. Benim 1 numaralı filmimdir seyrettiğim binlerce film arasında. Ancak, bu tarz --şiirsel-- sinemaya alışkın olmayanlar, özellikle ilk seyredişlerinde çok sıkılabilir ve hiç bir şey anlamayabilirler :) Anlayacak bir şey yok gerçi, sinemanın büyüsüne, görselliğine kapılın gidin...


Sanat hakkındaki görüşleri 

"Tarkovski on Arts, Solitude and Life"


"A poet of the Cinema" adlı belgeselden 7 dakika alınarak oluşturulmuş. 


Andrey Rublov'un açılış sekansından



Bunu izliyorum, yarısındayım... 


"Andrei Tarkovsky: A Poet in the Cinema (1983)"


"Rare Extensive Interview with Master Director Andrei Tarkovsky conducted in 1983 by Donatella Baglivo"
imdb bağlantısı: http://www.imdb.com/title/tt0366908/

Donatella Baglivo'nun çektiği belgesel - 1983, Youtube'da var, bulanık, ama ne yapalım. Bir hazine gene de.  





Nostalji'den çok sevdiğim bir kare... Açıklaması, anlamı, neyin sembolü falan yok. AT sembolden nefret ediyor, böyle sorulardan da.  



Şiirsel sinema. ... Şiirden ne anlarsanız onun filmler de öyle! :) Herkes ne anlar, daha doğru ne hissederse o. Daha doğrusu, anlamaya çabalamak, düşünmek yok. Düşünmek değil, hissetmek gerekiyor. 

Şiirsel bir kare daha ekleyerek şimdilik bitiriyorum: Ivan'ın Çocukluğu. Bu kareden sonra kamera kuru, ölmüş bir ağaca odaklanır ve film biter... 




ve 
Anatoliy Solonitsin (Andrei Rublev rolünde)



(İngilizcede "Rublev" yazıyorlar. Ama filmde (Rusça elbet) "rubylov" gibi telaffuz ediyorlardı. LOV şeklinde LEV değil. Rusça bilen biri yazarsa sevinirim)

Devamı var: "Andrey Tarkovski III - AYNA filmi okuyucu mektuplarından..."


Filiz Eyüboğlu