Sayfalar

26 Eylül 2012 Çarşamba

Böyle yargılanmak ister miydiniz? Ve bir çözümleme.

Öyle günler yaşıyoruz ki... Yazmak falan istemiyorum. Yazmak benim için bir rahatlama aracıydı çoğu zaman. Ya da bildiklerimi paylaşmak arzusundan kaynaklanan bir eylem. Şimdi hiçbir şey istemiyorum, hiçbir şey rahatlatmıyor.

Haksızlığa uğramış, adilce yargılanmamış, sahte delillerin sahteliği bilirkişi raporlarıyla ispatlandığı halde hala bunların doğruluğu, geçerliliği kabul edilmiş, savunma yapmalarına izin verilmemiş ( bu ne demek? Olur mu böyle şey, hangi yüzyıldayız?) gerçek delilleri getirdikleri halde kaale hiç alınmamış bir dava, dava mıdır? Çağdaş hukuka uygun mudur?

2009 senesinde 2003 senesinde yapılmış gibi üretilmeye çalışılmış ama becerilememiş "delillerle"!!! Bunları herkes biliyor, ama hakimler nasıl bir vicdanla ceza, hem de yirmi yıl hapis verebiliyorlar. Yetmiyor, "babalık ve kocalık" hakları da ellerinden alınıyor. Çocuğuna veli olamaz, karısı isterse onu hemen boşayabilir, gibi...

Bu senaryoları hazırlayan, "çekimini" gerçekleştirenlerin içleri rahat mıdır gece yattıklarında? Rahat zahar... İlginç.

Ben zaten hiçbir şeyi anlayamıyorum.

Ben kimi tıkmak misterim içeri, tüm haklarını elinden alarak: çocuklara gençlere tecavüz edenleri, karılarına işkence eden, öldürenleri... bir de vatan hainleri... Delillere, kanıtlara dayanarak.

Balyoz'a dönelim. Bu şekilde yapılan bir "yargılama" ile içeri tıkılan insan ne yapar? Delirmez de ne yapar?!
Hep, fazla empatik bir insan oldum. Onların haksızlığa isyanını, ruh durumunu belki onlardan fazla hissediyorum ve deliriyorum.

Sahte, "komik", dünyaya rezil olduğumuz cd rezaletleriyle yaşamının son 20 yılını içerde geçirmek.

Hem kuzum bu yaşlı başlı adamlar, çoğu emekli, ellerinde yetki, güç, silah yok, nasıl darbe yapacaklardı???

Bu ve benzeri davalardaki oyunları, amaçları hala ve hala göremeyip "hak ettiler muhakkak ki! "Oh oldu" ruh durumunda ve söyleminde olan insanlar, nasıl var olabilir??? İnsanlık mıdır bu? Sizi bu şekilde yargılasalar o zaman anlar mısınız?

Bu yaklaşımda olan insanları düşündüğümde farklı kategoriler geliyor gözümün önüne: 

- Özellikle 1980 dönemimde içeri alınıp, işkence görmüş kişiler. Ordudan, askerden nefret ediyorlar. O insanlar bu insanlar değil; onların intikamı bunlardan/başkalarından alınamaz, alınmamalı'yı göremeyecek kadar psikolojileri bozulmuş olanlar.

- akp, pkk, abd'den bir şekilde benim anlayamadığım çıkarları olanlar. Kişilikle alakalı....

- Abuk subuk konuşup gündemde olmayı seven bilgisiz, zır cahil ama kendini süper bir uzman sanan narsisistler. Ve bunlara prim veren medya.

- Bizatihi medyanın kendisi. Birkaç gazete ve kanal dışında. Korkaklıkları ile yandaş olanlar. Korkmayın, yandaş olmayın. Yuh.

- Okumayan, bilgilenmeyen, kötü kaynakların dediklerine inanarak boş boş bu zırvaları sıralayıp, inananlar. Aslında tam da inanmıyorlar. Düşünmüyorlar. Umurları değil.

- HİÇ anlayamadığım bu son grup ki çoğu eğitimli, ama ne kadar gerçek bilgi, kanıt da gösterseniz hala ide fix (sabir fikir) şeklinde kafalarını askerin, ordunun kötülüğüne takmış, deyim yerindeyse ordusuz kaldığımızı, zaten amacın TC'yi ordusuz, askersiz bırakarak zayıflatmak olduğunu, bundan kimlerin çıkarları olduğunu göremeyenler. Dediğim gibi bunlar eğitimli, halleri vakitleri yerinde, buna göre zekaları da yerinde olmalı, mantıkları da.

İnsanın düşünce ve davranışlarını üç unsur oluşturur:
   * Akıl fikir düzeyi
   * Kişilik yapısı
   * Ruh sağlığı
Bunlara karşın, bu gruptaki insanları anlayamıyorum, çözemiyorum ben.

Bazılarınız diyebilir ki canım renkler ve zevkler tartışılmaz (Aslında bence tartışılır). Herkesin fikri farklı olabilir. Doğru. Ama bu öyle bir konu değil. Ülkenin bölünmesi, TC'nin yıkılması, vatanın elden gitmesi gibi konular zevk, renk, ıvır zıvır konulara benzemez. Ne alaka.

Bu konuda zıt fikir bana göre vatanını satmakla, vermekle tamamen birdir. Kabul edilemez. Dünyada var mıdır --en fakir ve açını da düşünün -- var mıdır böyle bir ülke insanı?: Toprakları, hakları, özgürlükleri elinden alınacak / alınıyor; ve o insan kabul ediyor... ve diyor ki "E ben demokrasi yanlısıyım" ?!!!

Yeryüzünde en açı, en cahili de dahil hiç bir insan, "en bi ileri demokrasi biziz" uyutmacasıyla veya demokrasi kavramını yanlış anlayarak demokrasisinin, cumhuriyetinin, özgürlüklerinin, toprağının, kurumlarının, suyunun, doğasının elinden alınmasını canı gönülden savunur mu, kabul eder mi? Bunu değil savunmak, kabul etmek bile APTALLIK değil mi?  

Konu ülke, vatan, özgürlükler olunca zevk, renk vb konusu gibi "ama benim fikrim farklı", "herkesin farklı olabilir", OLMAZ.

Onun için bu son gruptaki insanları anlayamıyorum.

ASLINDA BEN ÇOK FARKLI BİR KONUDA YAZACAKTIM. OLMADI....







3 Eylül 2012 Pazartesi

Trajikomik olay. Ziraat Bankası Levent Şubesi

Neden hakkını aramayan milletiz, özellikle erkekler - sözüm meclisten dışarı. Gözlemim bu epeydir, lütfen okuyun. 
Ve işini tam yapmayan görevliler...Görev tanımları var mı ki?! Hissi kablel vuku ile mi yapıyorlar? 

Tüketici bloguma da koymalı bunu.


Levent Ziraat Bankası'na gittim emekli maaşım için. ATM'den anlamadığım bir gariplik gördüm ve içeri girdim. Otuz kişi falan var, saat 12'ye geliyoır. 12.30'da tatil yapacaklar. Bekleyenlerin çoğu yaşlı, bastonlu.. Çok yaşlı insanlar:(

Güvenlik görevlisi tabir edilen genç bir tip var, gözümün önünde kendisine soru soran iki çok yaşlı kadına ne cevap verdi ne suratlarına baktı. Ben "Yaa sabır" derken, benle aynı yaşlarda bir kadın ayağa kalkarak dedi ki bu şahsa: "Neden yardımcı olmuyorsun? Senden evvelki görevli çok yardımcı idi, öyle durup sağa sola bakıyorsun, bunlar yaşlı insanlar azıcık yardımcı ol". TEPE GÜVENLİK yazıyor gömleğinde. Hmmm...

Şahıs "bana ne söylüyorsunuz, bunun söyleneceği yer ben değilim" falan dedi. Şeytan dedi çak bir tane. İnsanlık kalmamış. Öyle havalarda ve hiç bir İŞ yapmamak isteyen biri. Zaten nedir bunların görevi? Dış tehlikelere karşı da bir şey yapması imkansız, içerde dolanıyor, havaya bakıyor. Umursamaz, "cool" takılıyor.

O sırada E57 diye bir no yandı, yaşlı bir hanım bankoya gitti zorlukla, Aynı anda bir de 057 numaraya sahip bir kadın oraya yanaştı. Memur "ben bıktım yeter yoruldum, yeter beee, beni bıktırdınız gidiyorum istifa ediyorum" diye ayağa fırladı, masalara yumruk attı. Cinnet geçiriyor olasılıkla (ne demekse!), Saat 12, daha 3 saattir çalışmakta ve oradaki herkese bağırıyor. Kapıyı çarptı, sokağa çıktı.

Her kafadan ses çıkıyor, dakikalar sürdü. O adam delirip gittiği için, tek memur kaldı, saat 12'yi geçti. Dedim ki şube md yok mu burada? Herkes birbirine girmiş, bağrış çığrış müdür ortada yok. İlerde bir görevli hiiiiç ilgilenmiyor, başını bile kaldırmadı, bıçak, silah olayına geçilse yine öyle oturacaklar...

Biri dedi ki "yukarda, gidin şikayet edin". "İyi de" dedim "nasıl müdür ki bunca kıyamete gelmiyor?". Ayrıca görevi GÜVENLİK olan tepe güvenlik görevlisi tip hala duruyor, dedim ki "bak güvenlikle ilgili bir olay neden bir şey yapmıyorsun, bari git müdürü çağır". Bana ne gibilerden omuz silkip geri çekildi.

Kadınlar daha bir hak arar havada. Erkek yaklaşımı ise şu: bakın memuru deli ettiniz gitti, güvenlikçinin ne suçu var, bekliyoruz işte... bekleriz, ne var.

Aynen dendi bunlar. Bir sorun da numara sistemiydi; bu ne biçim sistem diye söyleniyordu içeri girdiğimde bazıları. Bazıları ise 3 saat beklese adamların ne suçu var beklerim diyor. Bunu ÇOK gözledim. pek çok yerde, ve bunu diyenler hep erkek :( 

NETİCE:
Güvenlikçinin işi ne belli değil. Bir ara TEPE'ye yazacağım.
Müdür "yöneticilik nediri" kanımca bilmiyor.
(Müdireye çıktık biz iki kadın, "her şey kontrol altında" deyip durdu!?!?!? "Sizde yöneticilik vasfı yok" dedi yanımdaki kadın. "Çok doğru" dedim.
"Müşterim vardı çıkamadım" demez mi bir de! "Yaaa demek aşağıdaki 30 kişi müşteri değil?!" dedik.)

KADINLAR HAK ARIYOR SES EDİYOR. ERKEKLER SAÇMALIYOR, SÖZÜM MECLİSTEN DIŞARI,
memura hiç bir şey yapmamış olan iki yaşlı hanım deli etmiş adamı!!Adamı deli ettiniz, işinden olacak diyor iki nerkek. Demiyor ki adamın işi bu, delirecek ne var, yaşlı kadın ne yaptı da adam delirdi. Adamın başka dertleri olsa gerek.
Saçma sapan yani bunların mantık muhakeme akıl yürütmeleri.. Yani, ERKEKLERİN TÜMÜ MANTIKSIZDI, DAYAKLIKTI. Başka biri, söylenen biz birkaç kadına diedi ki "SİZ EV HANIMISINIZ HERHALDE, BEKLERSİNİZ BENİM TOPLANTIM VAR!!!!"

ONA DA GEREKENLERİ SÖYLEDİK.

DİĞERLERİ "BEN NEDEN ŞİKAYET EDEYİM, BEKLERİM" dediler. AYNEN BÖYLE DEDİLER.

Neticenin neticesi:
HİÇ BİR ŞEY ama HİÇ BİR ŞEY bu milletten/halktan/toplumun sabrını taşıramaz ve birlikte hiç bir şey yapılamaz.

Not: Bu arada, Emekli Sandığı, Levent şubesinde olan hesabımı almış başka --bana daha uzak ---  bir şubeye nakletmiş. Nedir gerekçesi. Şimdi bir de bununla uğraş. e-devlet şifresiyle girip değiştirilebiliyormuş. İyi de bana haber bile verilmeden neden değişiyor?!