Sayfalar

26 Temmuz 2014 Cumartesi

Cehaletin Rönesansı

"Bize göre demokrasi ancak bir araçtır. Hangi sisteme gitmek istiyorsanız, bu düzenlerin seçiminde araçtı. yani, demokrasiyle düzenler gelir, düzenler gider." diyordu Recep Tayyip Erdoğan Cumhuriyet Tartışmaları adlı kitapta (s. 419).

Demokratik düzende demokratik bir anayasa bulunacağını, bu anayasanın başka bir düzenin seçimle gelmesine izin vermeyeceğini anlayamıyordu. Seçimle iktidara gelip, anayasaya, TC'Nin değiştirilemez maddelerine karşın teokratik bir düzen kurmayı hayal ediyordu. Laik düzene karşı olan kimse bir numaralı demokrasi düşmanıdır.

Özdemir İnce. Cehaletin Rönesansı, s. 115

1 Temmuz 2014 Salı

Ulusal Devrim ve Küresel Karşı Devrim, MEHMET ULUSOY

sf. 113 ...
NEOLİBERAL TARİHÇİLİK: ULUSAL TARİHE KARŞI ETNİK TARİHÇİLİK


Küresel karşıdevrimin başta gelen hedefi, ulusal devletleri ortadan kaldırmaktır. Özellikle küreselleşmeye karşı büyük direnme potansiyeline sahip ulusal devletleri parçalayıp, onları yutabilir, kontrol edilebilir küçük devletçiklere dönüştürmektir.

Bir ulusu teslim alabilmek, köleleştirebilmek için, ne kadar şiddetli olursa olsun, ekonomik, siyasi ve askeri planlada yürütülen saldırılar yetmez. Öncelikle, o ulusun dilinin kirletilip yok edilmesi gerekir. Bu da yetmez. Sonra, bağımsızlık ruhunun, ulusal kimliğe anlam veren tarihin, tarih bilincinin de çökertilmesi gerekir. Bir ulusu tarihsiz ve kimliksiz bırakmak onu tarihten silmenin en etkili yoludur. Bu nedenle, ABD ve AB'nin dayatmalarına bilinçlerde ve moralde teslimiyeti sağlayacak ve meşrulaştıracak bir "bilimsel" gerekçe üretmek gerekiyordu.

Düşünülen en uygun çözüm, kuşkusuz, öncelikle, ulusal tarihin yerine ulusu ( ve onunla bağlantılı bütün tarihi, kurum ve değerleri) reddeden, Batı'nın küreselleşme hedeflerine uygun bir tarih ikame etmektir. Tarih yazımı temelindeki ideolojik ve siyasi egemenlik kurma mücadelesinin ne kadar etkili olduğuna bir örnek olarak, ABD ve AB güdümlü aydın, sanatçı ve tarihçilerin Ermeni soykırımı yalanını, "demokrat", "aydın" olma ölçütü olarak savunuyor olmalarını gösterebiliriz.
(...)
Onlara göre ulusal devlet çağı geçmiş, gerici bir yapıydı.  Küreselleşmenin, "barışçı bir dünyanın" önünde engeldi.
İki yüz yıldır, insanlık tarihinin egemen ve belirleyici özneleri olan ulusal devletlerin / ulusların oluşumuna göre yazılan tarih reddedilmeliydi.

Türkiye'de kimler görevlendirildi bu iş için? AB, ABD, Soros Vakfı fonlarıyla beslenen ideoloji üretim merkezleri. En başta Tarih Vakfı, Bilgi Üniversitesi, Açık Toplum Enstitüsüne bağlı çeşitli NGO'lar (Non Govermental Organizatons - Sivil Toplum Örgütleri), İletişim yayınları, vb.... Bunlar Türkiye ulusal tarihini tasfiye ederek, Sevrci yeni liberal tarih yazma işine giriştiler. Kuşkusuz bu yeni yazılan tarih, en başta Cumhuriyet'in dayandığı temellerin yıkılmasını hedeflemeliydi ki böylece Türkiye Cumhuriyeti'nin meşru olmayıp "yapay bir devlet" olduğu bilinçlere yerleşebilsin. Neoliberal tarihçiliğe göre Kurtuluş Savaşı antiemperyalist bir savaş değil; anti_Rum, anti-Ermeni savaşıydı.... Türk devleti soykırıma dayalı bir devletti.... vb.. vb... vb... sf. 115

(("Onlara göre ulusal devlet çağı geçmiş, gerici bir yapıydı. Küreselleşmenin, "barışçı bir dünyanın" önünde engeldi.(...) Oysa, ulusal devletten daha ileri bir örgütlenmeyi insanlık henüz keşfetmiş değildir (...)" (s. 53). M. Ulusoy.

Eyaletlerden oluşan ABD, Fransa, İngilitere, Almanya... Hepsi ulusal devlettir. Ama Ezilen Ülkelerde ulus devlet istemezler. Neoliberal paralı askerler sabah akşam tv'lere çıkıp ULUSAL DEVLETE KÜFREDERKEN beyni güzelce yıkanmakta olan halkımız, bir durup düşünmedi "ulan ulus devlet olmayıp ne olacak, bunun alternatifi ne diye!"... ULUSLAŞMAYI TAMAMLAYAMADIĞIMIZ İÇİN (Ulus devleti kurmakla bitmiyor), her partinin "möt kılları" denilen (tabirin mucidi ben değilim) KUL düzeyinde olan, ulusun YURTTAŞI olamamış milyonlar (cahili - en yüksek eğitimlisi) maalesef bu psikolojik savaşta bir güzel dönüştürüldüler.. Ulus devlet kötüdür! Eeee ne olacak, kabile mi?? Evet. İstedikleri o zaten.)

Ulusal Devrim: Tamamlanmamış bir süreç

Ulusal/milli irade denen şey sandıktan çıkan oyların emrettiği şey midir? (...) SAndıktan çıkan oyun emrettiği ile, yani seçmen iradesi ile ulusal/milli irade aynı şey değil; hatta çoğu kez karşı karşıya gelebiliyor. Bugün geldiğimiz noktada (kitap 2011'de yazılmıştır), Cumhuriyet'i devrimle kuran devrimci milli irade ile oy sandığına hapsedilmiş olan sahte "milli irade" ya da seçmen iradesi karşı karşıyadır.  Bu sahte milli iradenin nasıl imal edildiğinin örneklerini Gürcistan'daki, Ukrayna'daki Sorosçu turuncu devrimlerde gördük. Hitler'in de Mussoli'nin de seçimle iktidara geldiğini, antidemokratik olduğunu herkesin kabul ettiği 12 Eylül Anayasası'nın da halkın yüzde 92 oyu ile onaylandığını, yani "mili irade"nin tecellisi olarak sunulduğunı biliyoruz...(...) Bunlar sahte milli iradelerdir. Kaynakları, arkalarındaki güç aynıdır. Bu güç, ABD emperyalizmidir. (s. 214)

O halde, seçmen çoğunluğu ulusunun ve kendinin çıkarlaarı, mutluluğu, huzuru doğrultusunda her zaman doğru karar veremiyor (s. 215)

"Küreselci ideologların teorileştirdiği "tüketim kültürü" ve bunun bileşeni "popüler kültür"le birlikte, emeği ve emekçiyi küçümsemeyi, kolay yoldan kazanmayı, köşe dönmeyi, asalaklığı, tembelliği, cehaleti yücelten, erdemleştiren teoriler, AKP iktidarıyla hayat buldu, yeşerdi. Çünkü, kulluğun ve ortaçağ tembelliğinin henüz temizlenmediği Türkiye toprağında bu asalaklık kültürünün kökleri fazlasıyla mevcut. Küresel karşıdevrimin insanda yarattığı en büyük tahribat belki de emeğin ve emekçinin değersizleşmesi yerini asalaklığın, sadakanın ve kulluk kültürünün doldurmasıdır. Kulluk kültürü ise, hiç kuşkusuz, boyun eğilecek bir efendiyi getirir".  (s.82)

KÜRESEL KARŞIDEVRİMİN KODLARI (s. 82-83)

* Devletçilik ( sosyal devlet), merkeziyetçilik baskıcıdır, özgürlükleri, yaratıcılığı kısıtlar. 

* Yurttaş, ulus-devlet,in tek tipleştirdiği bir toplumsal sorundur. Çok kimlikli, çok kültürlü bir toplum yaratılmalıdır. * Akılcılığın, bilimsel bilginin, evrensel doğrunun hegemonyasına son!

* Toplumsallık, tarihsellik, gelecek idealleri ve projeleri, tartışma, derinleşme yararsızdır.Bireysel hazlar, günübirlik tüketilen mutluluklar tek gerçek olandır. * Emeğin, üretkenliğin değersizleştiği, insanların kimlik ve kişiliğinin NE yaptığına, topluma geleceğe NE bıraktığının değil; tükettiği malların, bağlı olduğu ilkel bir ruhsal doyum sağladığı grupların-cemaatlerin belirlediği postmodern bir kültür...** "İslam ilminin" doğrularının çağdaş bilimin doğrularıyla çelişmediği, uzlaşabileceği.. Kısacası, falcılığın, üfürükçülüğün vb'nin de bilim olabileceği..

Tüm bunlardan çıkan sonuç büyük bir çözülme, çürüme ve dağılmadır. Elbette bu dağılma ve gerçeklerden yüzgeri edişin bataklığından en koyu idealizm, yani ortaçağ kurumları, dinsel inançlar ürer, çoğalır. Bulaçların, metinerlerin vb şeriatçıların bu fikirlere büyük bir huşuyla sarılmaları, onlarda gelecek aramaları hiç yadırganmamalıdır.

(s. 83)



NEREDEYSE 350 SAYFANIN TÜMÜ ALINTILANMALI... BU DURUMDA, ALIP OKUMANIZ EN İYİSİ... DAHA NELER VAR NELER:..

Küresel Karşıdevrim: Emperyalist Sistemde Çürüme ve Orta Çağ'a Dönüş
Emperyalizmin Gerici Karakteri
Kuralsızlaşma, Devletsizleştirme,
Küreselleşme Programı
Postmodernizm
Mafyalaşan Sistem
Aydınlanma Karşıtlığı: Nietzsche, Heidegger
Küresel Karşıdevrim ve Liberal Faşizm
Neoliberal Yalanlar ve ÇArpıtmalar
Faşizmin Temel Özellikleri
AKP'nin Neofaşizmi
Küresel Karşıdevrimin Ulusal Devlete Karşı Operasyonları
Neoliberal tarihçilik
Kimliksizleştirme
...
..
Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı'nın Emperyalizmin ve Bölücülüğün Aracına Dönüştürülmesi

Ermeni Soykırım Yalanı


devam ediyor...