Kitap tanıtımı, özeti: Türk Ordusu Kuşatmayı Nasıl Yaracak, Doğu Perinçek, 2011
ABD, TSK’yı savaşmadan yenme stratejisi uyguluyor. Türk ordusunun komuta kademesi, bu stratejiye, savaşmadan yenilme stratejisiyle cevap vermiştir. 4 Temmuz 2003 tarihinde Süleymaniye’de çuval geçirilmesinden bu yana izlenen yol budur.
ABD, TSK’yı savaşmadan yenme stratejisi uyguluyor. Türk ordusunun komuta kademesi, bu stratejiye, savaşmadan yenilme stratejisiyle cevap vermiştir. 4 Temmuz 2003 tarihinde Süleymaniye’de çuval geçirilmesinden bu yana izlenen yol budur.
SAHİPSİZ TÜRK SUBAYI
Uğur Mumcu’nun şehit edilmesinden 24 gün sonra, Org. Eşref
Bitlis’in 17 Şubat 1993’te şehit edilmesiyle başlar bu süreç.
ABD emperyalizmi, TSK’nın Jandarma Genel Komutanı’nı Ankara
semalarında katletmiştir ve komutanlar, silah arkadaşlarına sahip
çıkmamışladır. Org. Eşref Bitlis o kadar sahipsizdir ki, adı, sözümona MİT’in
yaptığı Ergenekon şemasındaki 69 ismin içinde çıkmıştır. (…)
Bugün durum daha da vahimdir. Türk Ordusu’nun kahramanları,
intihar ediyor, madalyalarını yere atıp çiğniyorlar.
Basındaki manzaralara bakınız; Türk ordusu’nun teğmenleri
uyuşturucu kullanıyor, seks partileri düzenliyormuş……. O onurlu teğmenlerin
bunları yapmadığını GK Başkanı bilmiyor mu?
(…)
TSK’nın savaş yeteneğini çürüten bu tertiplere “tertiptir”
diyecek, bu yalanlara “yalandır” diyecek, teğmeninin ve generalinin onurunu
çiğnetmeyecek bir komutan özlenmektedir.
Türk subayı sahipsiz kalmıştır.
Silivri duruşmalarına bakın, en sahipsiz, en savunmasız
olanlar subaylardır. Gazetelere, televizyonlara bakın, en çok vurulanlar, en
çok çiğnenenler onlardır. Düşmanın
vurduğu Türk askerinin, silah arkadaşı omzuna alır taşır, değil mi? Hayır, o
şerefli askeri, komutanı yerde bırakmıştır; vurulmuş alnından tertermiz
hapishanede yatmaktadır.
TÜRK SUBAYI ÖRGÜTSÜZ KALMIŞTIR.
İtfaiyecinin örgütü vardır.
Temizlik işçisinin örgütü vardır.
Madencinin, Tekel işçisinin örgütü vardır.
Eczacının, doktorun, bakkalın, avukatın örgütü vardır.
Türk subayını zulme ve hakarete karşı koruyan bir örgüt
yoktur....
Biz, asimetrik harekata teslimiyet örgütünden söz etmiyoruz. Kendi ülkesinde yabancı devlet operasyonuna boyun eğmeyecek,
tertibi bozguna uğratacak, Türk subayının onurunu koruyacak örgütten söz
ediyoruz. Şu anda böyle bir örgüt yoktur.
Veya o örgüt vardır; ama ABD tehdidi karşısında yeraltına
inmiştir. (s. 28)
Genel Kurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu 3 Eylül 1999 günü, 28 Şubat’ı “Bin Yıl Sürdürme Kararlığını” ilan etmişti.
Bu tarihten 1,5 ay sonra 29 Ekim 1999’da Ergenekon tertibi başladı. Daha önemlisi, ABD ordusu, TSK’nın GK Başkanının açıklaması üzerine derhal Türkiye’yi işgal tatbikatı kararı aldı.
Tatbikat, 2 yıl sonra 2002 yazında Nevada çöllerinde gerçekleştirildi.
Türkiye’yi işgal tatbikatının adına bakınız: Bin Yılın Meydan Okuması (Millenium Challenge). Cevap bin yola bin yıl!
ABD tarihinin en büyük askeri tatbikatı, yalnız adıyla
değil, her şeyiyle meydan okuyor. Tatbikat, 24 Temmuz 2002 günü, Lozan
Antlaşması’nın yıldönümünde başlamıştı.
ABD’nin
TÜRK ORDUSU İLE 1993’de BAŞLAYAN MÜCADELESİ İLERLİYOR (Özetle…. ss. 28 -37) :
Milli Güvenlik Kurulu’nun 28 Şubat 1997 Kararı, Türk Ordusu ile ABD’nın cephe cepheye geldiği
bir sürecin kilometre taşlarındandır.
24 Temmuz 2002 ABD’nin Türkiye işgali tatbikatı (“Millenium
Challenge”)
3 Kasım 2002 RTE’nin ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul
Wolfowitz’e ünlü mektubu (“Başbakan olmak istiyor” !!)
6 Kasım 2002 RTE, Ahmet Necdet Sezer tarafından Çankaya’da
kabul edildi… [Jet hızıyla ilerlemeler..]
15 kasım 2002 Org. Hilmi Özkök, RTE’yi Genel Kurmay'ın kapısında
karşıladı.
Bu arada, sır gibi saklanan,
RTE-Baykal görüşmesi
Sonuçta, anayasa değiştirildi, yasalar çiğnendi, “yargı”
çalıştırıldı. Fadıl Akgündüz’ün Siirt milletvekilliği iptal edildi ve RTE onun
yerine getirildi. Ve arkasından Başbakanlık koltuğuna oturtuldu. (s. 37)
(…)
YARGI SAFSATASI
En büyük yanlış, TSK’ya yapılan çok derin bir operasyonu,
bir yargı olayı gibi göstermektir.
Mesele, yakalama emrinin hukuka aykırılığı veya kaba saba uygulamalar değildir. Kafalarını bu yönde çalışanlar esir düşmüş olanlardır.
Ergenekon, Balyoz, Kafes, Poyrazköy diye anılan uygulamalar, bir yargı faaliyeti değil, düşman operasyonudur. Türkiye’yi bölme harekatını yöneten güç, TSK’nın savaş yeteneğini birbirini izleyen ağır darbelerle zayıflatmaktadır.
Mesele, yakalama emrinin hukuka aykırılığı veya kaba saba uygulamalar değildir. Kafalarını bu yönde çalışanlar esir düşmüş olanlardır.
Ergenekon, Balyoz, Kafes, Poyrazköy diye anılan uygulamalar, bir yargı faaliyeti değil, düşman operasyonudur. Türkiye’yi bölme harekatını yöneten güç, TSK’nın savaş yeteneğini birbirini izleyen ağır darbelerle zayıflatmaktadır.
ABD, TSK’yı savaşmadan yenme stratejisi uyguluyor. Türk
ordusunun komuta kademesi, bu stratejiye, savaşmadan yenilme stratejisiyle
cevap vermiştir. 4 Temmuz 2003 tarihinde Süleymaniye’de çuval geçirilmesinden
bu yana izlenen yol budur.
PSİKOLOJİK SAVAŞA BİLE KARŞI KONULMAMAKTADIR. (s. 89)
PSİKOLOJİK SAVAŞA BİLE KARŞI KONULMAMAKTADIR. (s. 89)
ORDUYA
KENDİ ÜLKESİNDE OPERASYON
…
…
…
15
Şubat 2004’de ULUSAL DEVLET BİTMİŞTİR
RTE’nin, 15 Şubat 2004’te beyazcamdan, “ABD’nin BOP planı
içinde Diyarbakır’ı merkez yapma görevini” açıkladığı gün, ULUSAL DEVLET BİTMİŞTİR.
(s. 75). Bu açıklamayı duyan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, o andan itibaren
devlet başkanı olmadığını kabul etmiştir.
O açıklamadan sonra GK başkaları TC Başkanına değil, BOP
Eşbaşkanına selam vermişlerdir.
(…)
Orgeneraller Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ, Ergenekon operasyonları karşısında Cumhuriyet hukukuna bağlı kalmamışlar; iç ve dış düşmana karşı yasalarla belirlenmiş görevlerinin savunamamış ve uygulayamamışlar, dik durmamışlar, Atatürk Devrimi'ne bağlılığıyla tanınan silah arkadaşlarının tertiplerle ve uydurma kanıtlarla hapislere atılmalarına boyun eğmişlerdir. Bu teslimiyete bulunan kılıf ise "hukuk devleti" olmuştur.
Sonuca bağlanmamak için kurgulanmış uydurma soruşturma ve davaları "yargı çözer" safsatasıyla meşrulaştırmışlar ve "hukuk devleti" aldatmacasının yalancı tanıklığını yapmışlardır (s. 187)
Org. IŞIK KOŞANER Temmuz 2010'da istifa ederken yayınladığı
veda mektubuyla ONURLU KOMUTAN tanımı yapmıştır:
- Komutan, silah arkadaşlarının "hukuka ve vicdani
değerlere" aykırı olarak tutuklanmasına teslm olmaz.
- Komutan, TSK'nın "bir suç teşkilatı" olarak
gösterilmesine boyun eğmez.
- Komutan, "her türlü yalan haber ve iftiralarla"
Türk milletinin "kendi silahlı kuvvetlerine karşı" kışkırtılmasına
sessiz kalmaz.
(...)
Işık Koşaner, daha önceki üç Genel Kurmay Başkanı (Özkök, Büyükanıt,
Başbuğ) gibi, iktidar sahipleri önünde madalya taksınlar diye eğilmemiştir. (
s. 217)
DEVAMI
ve TAMAMI için LÜTFEN KİTABI ALIP OKUYUNUZ…
TÜRK
ORDUSU KUŞATMAYI NASIL YARAYACAK