Sayfalar

23 Kasım 2014 Pazar

Başımıza Gelenler - Olaylar ve Tarihleri


Haydut devletler için savaş bir üretim biçimi, ordu da üretim aracıdır. Yani bir tür piyasadır, gelir getirir, para kazandırır, kendisi de parayla var olur. Üretilen şey, savaştır. (s. 22)

Mazlum milletler ise, ordularını kendi hukuklarını korumak ve tecavüze uğramamak için kullanırlar. Bu milletler için savaş bir tür üretim değil, bir zorunluluktur. Bu nedenle bu orduları oluşturan askerler paralı asker değillerdir. (s. 24)

Askeri şok doktrini: Deprem gibi doğal afetlerin yarattığı yıkıma benzer yıkımın düşünsel anlamda yaratılması, temel kavramların değiştirilmesi için gerekli ortamı sağlar.  Sözgelimi, Türk ordusunun komutanları hakkında bir anda ortaya atılan "kaçaklık, fuhuş, casusluk, camileri vurmaya çalışma, kendi uçağını düşürme, kendi askerini öldürme, rüşvet alma, cinayet işleme, PKK'ya yardım etme hatta bu örgütü yönetme" gibi suçlamalarla her sabah bu suçlamalarla basılan karargahlar, evler, tutuklanan askerler ve tek yanlı bir medya bombardımanıyla toplumun algısını değiştirmek. İşte bu düşünsel deprem ve şok dalgasıdır (s. 29).

Ergenekon. Balyoz, Poyrazköy, Kafes, Askeri Casusluk gibi davalardan 800'ün üzerinde emekli ve muvazzaf general ve subay hüküm giydi ya da yargılandı. Bu davaların dosyalarında 2000'den fazla subay ve astsubatın adları geçti. (s. 56)

2010'dan itibaren generalliğe terfi eden subayların en az yarısı cemaatçidir. (s. 57).
Bu duruma müdahale edilmezse, en geç 8 yıl içerisinde TSK'nın yüzde 100 cemaatin kontrolüne girecektir.

1974:                MSP (Milli Selamet Partisi) İst İk Kongresinde Karaköy'deki Güzel İstanbul adlı çıplak kadın heykelinin kaldırılacağı ilan edildi.

1978:                19 Mayıs'ta kız öğrencilerin kıyafetlerinin açık bulunması - Erbakan bu törenlere ve
                         10 Kasım'larda Anıtkabir'e gitmiyordu.

1980'ler             Neoliberalizm: Reagan, Thatcher, Özal...

1990'lar:            Sovyetlerin dağılması, Balkanlar'ın parçalanması

27 Mart 1994:   Refah Partisi'nin yerel seçimleri kazanması

1994:                 25 Şubat: Erbakan'nın (Refah Partisi) milletvekili Hasan Mezarcı TBMM'de Atatürk'e en büyük hakaretleri ediyordu: "Selanikli biri benim atam olamaz, ben veled-i zina değilim".

12 Mart 1995:   Gazi olayları

13 Aralık 1995:  Gümrük Birliği Antlaşması


... ve daha pek olay ve 28 Şubat'a gelindi..

28 Şubat 1997: 28 ŞUBAT "postmodern darbe" zırvasıyla adlandırılan olay. Cumhuriyeti yıkma faaliyetlerine dur demek içindir.

11 Haziran 1997 Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı "Gerekirse silah kullanılarak irticanın önüne geçilecektir" dedi.

17 Temmuz 1997: Genel Kurmay Askeri Savcılığı'nın, Tansu Çiller'in "CIA hesabına casusluk yaptığı" iddialarıyla ilgili olarak soruşturma açması

25 Eylül 1997: TSK'nın 15000 kişilik bir kuvvetle, Kuzey Irak'a yeniden bir sınır ötesi operasyona başlaması

16 Ocak 1998: Refah Partisi kapatıldı.

15 Şubat 1999: Öcalan, idam edilmemek şartıyla Türkiye'ye teslim edildi.

3 Eylül 1999: Genel Kurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu: "28 Şubat'ın 1000 yıl süreceğini" söyledi.

ABD'nin buna cevabı: Ekim 1999: "Millenium Challenge" (Bin Yılın Meydan Okuması) adlı, tarihinin en büyük işgal tatbikatının hazırlıklarına başladı.Adı verilmese de tarif edilen ülke Türkiye idi.

Ekim 1999: Adresin bilinmeyen bir yerde "Ergenekon Reorganizasyon" belgesi hazırlandı. Belgenin bu tarihte hazırlandığı Ergenekon Davası duruşmalarında ortaya çıktı. Bu belgenin esas kaynağı Ümit Oğuztan tarafından 16 Şubat 1999'da yazılan ama yayımlanmayan "20. yüzyılın sonu" adlı kitabın taslağıydı.... Ümit Oğuztan, Tuncay Güney'in yakın arkadaşıydı... Yıllar sonra başlayacak Ergenekon operasyonlarının temel belgelerinin tamamı bu kitabın taslağında bulunuyordu.


9 Ağustos 2001: Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Genel Kurmay ile aralarındaki fikir ayrılığını basına açıkladı. Devlet bu hale gelmişti. Hükümet ve AB bir tarafta, Türk ordusu diğer taraftaydı.

Asker, AB tarafından dayatılan ve koalisyon (DSP-MHP-ANAP) hükümeti tarafından da kabul ve taahhüt edilen Katılım Ortaklığı Belgesi'ne (KOB) karşıydı. Verilen taahhütlerin Sevr'den farkı yoktu.

2002..... Bu yıla kadar PKK'nın etkinliği kademeli olarak azaltılmış, şehit sayısı 7 olmuştu.


14 Temmuz 2002: ABD, Millenium Challenge" (Bin Yılın Meydan Okuması) adlı, tarihinin en büyük işgal tatbikatına -- Lozan Antlaşmasının yıldönümünde -- başladı ve tatbikat Lozan görüşmelerinin sürdüğü kadar yani 22 gün sürdü. Nevada Çölü'nde yapılan tatbikat 96 saat içinde hedef ülkenin işagl edilmesini öngörüyordu. 96 saat, Türk Ordusu'nun konuşlanma süresiydi. Zaten, hedefin Türkiye olduğunu AP (Associated Press) dünyaya duyurmuştu.

Bu meydan okumanın ve sonunda eğer bir savaş olursa Türk Ordusu'nun nasıl yenileceğinin Türk halkının da bilincine enjekte edilmesi gerekiyordu. Bunun için yürütülen psikolojik harekatın en önemli ögesi ise basıldıktan sonra benzin istasyonlarında bile adeta bedava dağıtılan Metal Fırtına adlı kitaptı.

3 Kasım 2002: AKP'nin birinci parti olarak seçilmesi. Tayyip Erdoğan ise o sırada siyasi yasaklıydı.

15 Kasım 2002: ABD'den dönen Hilmi Özkök, hiçbir resmi sıfatı buluunmayan RTE'yi kabul etti

1 Mart 2003: ABD'nin Irak harekatına askeri destek verilmesini öngören tezkere TBMM'de reddedildi..... 
ABD'nin güneye doğru harekat yolu üzerinde bulunan Türk Özel Kuvvetleri artık ABD için tehdit olmuşlardı.....

22 Nisan 2003 : Türkiye'den Kerkük'e giden insani yardım konvoyuna koruma sağlayan özel kuvvetler unsurumuz ABD tarafından gözaltına alındı ve sınırdışı edildi.
Hilmi Özkök ise ABS'ye mektuplar yazarak "ilişkilerin bozulmamasına" çalışıyor, ABD'nin başarısından memnun olduğunu, NATO şemsiyesi altında bölgedeki operasyonlara katılmak istediğini bildiriyordu (Wikileaks'ten akt: B. Pehlivan ve B. Terkoğlu)

2003... Komutan (Hilmi Özkök) ile komuta kademesi arasında uyumsuzluk...

14 Mart 2003: CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın da desteğiyle, Siirt'te yapılan bir seçim oyunuyla RTE'nin önce MV sonra BB yapılması.


2003 Mayıs-Haziran: Süleymaniye'de bulunan Türk timi ABD'nin baskısıyla geri çekildi.  İŞTE BAŞINA ÇUVAL GEÇİRİLEN BU TİMDİ (4 Temmuz 2003).

19 Kasım 2003: MİT, "Ergenekon Belgeleri" üzerinde yaptığı bir çalışmayı (örgüt şeması) Başbakanlık'a gönderdi. MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun hyıllar sonra 16 Mart 2009'da yaptığı açıklamada "bu şemanın ve Tuncay Güney'in anlatımlarının saçmasapan ve komik" olduğunu söyledi.

ABD - Türkiye ilişkilerinin makasının açıldığı dönemde El-Kaide saldırıları tesadüf olabilir mi?

15-20 Kasım 2003: HSCB binası, İng. Kons,,  Neve Şalom ve Beth İsrail sinagogolarına saldırılar... 63 kişi öldü, 750 kişi yaralandı.

Birkaç yıl sonra bu eylemler de Türk Ordusu'na yıkılmaya çalışılacaktı.






2 Nisan 2004: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ABD Savunma Bakanı Colin Powell ile 2 sayfa 9 maddelik gizli bir anlaşma yaptı. Bunu Vatan gazetesinden Sedat Sertoğlu'na söyledi, o da haber yaptı. Haber tekzip edilmedi. TBMM onayından geçmeyen anlaşma yasadışı bir hizmet sözleşmesi demekti. Bu arada, ABD'de milliyetçi Türk komutanları hakkında savaş tamtamları çalınmaya başlamıştı.





17 Mayıs 2006    Danıştay cinayeti





2007 Emn. GM brifing: Aşırı Sağ Faaliyetler başlığı altında: Ulusalcılık terör sayıldı.


İĞFAL

Yılmaz Dikbaş, İĞFAL, 2011, ; AsyaŞafak Yayınları


Alıntılar:

AB'den hibe alan meslek odaları (mühendisler, avukatlar, doktorlar), meslek onur ve şerefini satmadılar mı?

Ahlaksız teklifi kabul eden soysuzun biri "Bir çift kadın memesine vatanı satarım" cıvıklığını sergilemedi mi? 

AB'den hibe almış en az 2000 gazeteci, köşe yazarı, editör, tv programcısı satılık değil de nedir?
Kırk yıllık kart mason, ahlaksız teklifi alınca: "Türküm, doğruyum, kah kah kih kih" diye kıkırdamadı mı?
Erasmus profesörleri, AB hibesi karşılığında gençlerimizi Brüksel'e satmıyorlar mı? (ss. 16-17)


ERTUĞRUL KÜRKÇÜ'nün genel sekreterliğini ve proje koordinatörlüğünü yaptığı IPS İletişim Vakfı, toplam 3.335.411 Avro tutarında hibe alarak iğfal edildirken, vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Nadire Mater idi..

Ermenilerden özür dileyenler arasında adı bulunan Mater'e ABD'de kurulu MAc Arthur Vakfi 59000 dolar tutarinda hibe verdi ve hadi Kürt ayrımclığını körükleyen, PKK propagandası yapan bir kitap yaz, dedi. Kitabın adı:Mehmedin Kitabı. (S. 163-164)


Prof. Dr. Eser Karakaş: Uluslararası vesayetten yanayım. Kopenhag kriterlerini uluslararası vesayet Türkieye'ye dayatacaksa, ben de bir biçimde bundan yanayım. 


Murat Belge: Türk olmaktan kıvanç duymuyorum. Yani ben elimde olmadan Türk doğmuşum. Hatta ailemde Çerkezlik var, Türklük yanım ayıf yani. Türklüğümün zayıf olmasından kıvanç duyuyorum.

Babası Burhan Belge: Ben bir fikir orospusuyum.. Bir oropsu kim para verirse onunla yatmaz mı? İşte ben onlardan biriyim. Yalnız, parasını aldığım iştedir arasındaki fark". (s. 295) İĞFAL.

AB'den aldıkları buyruk doğrultusunda, 2004 yılından beri, Güneydoğu Anadolu'daki Kürt kökenli vatandaşlarımızı kışkırtarak Türk-Kürt ayrımcılığını pompalayan, PKK yanlısı propaganda yapan Soroscu TESEV'in ÜNLÜLERİ (Türkiye Ekonomik Sosyal Etüdler Vakfı)
(Kitaba bakıyorum da uyduruk uyduruk projeler için AB'den ne paralar alınmış... s. 167-168)
Bülent Eczacıbaşı
Ziya Müezzinoğlu.
Prof. Dr. Üstün Ergüder.
İshak Alaton
Can Paker
Tarhan Erdem.
Yılmaz Argüden.
Prof. Dr. Tosun Terzioğlu
Ömer Kaymakçalan
Mehmet Kabasakal
Hasan Karaçal
Özden Sanbek
Fikret Toksöz.................devam ediyor......

20 Kasım 2014 Perşembe

Kumpastan Dirilişe

ALINTILAR: 

Ergenekon Davası'nın sanıklarındandı. Yıllarca hapiste kaldı. Yarbay Mustafa Dönmez. 23 yaşındaki oğlunun, trafik kazasında öldüğü haberini duruşma salonunda aldı. Yıkılmıştı. (BU ACIYI DÜŞÜNEMİYORUM! fe) 

.... Avukatları cenazeye katılması için başvurdular. "Araç yok" dendi. CHP MV Akif Hamzaçelebi devreye girdi, valiyi aradı. Vali jandarmayı.... Jandarma ulaşım bedelini peşin istedi.. Zamanla yarışılarak 1700 TL toplandı, Silivri'ye gidilip bankaya yatırıldı, gelindi. Jandarma bu sefer "800 TL daha" dedil...(EL İNSAF.. BUNLARDA İNSANLIK KALMAMIŞ!!fe) 


Yola çıkıldı ama Maslak'a uğrayıp araç komutanının alınması gerekiyordu... 14.00 feribotuna yetişildi, ama güvenlik sorunu ortaya çıktı!!! Denize atlayıp kaçabilirdi!!!! Karayoluyla devam edildi.. Mezar başında defin için bekleyen ailesine yetişti (ss. 132-133).


Emekli Orgeneral Erdal Alan'ın Necdet Özel'e hitaben söyledikleri:
"Balyoz'un bir kelimesi doğruysa 100 yıl yemeye razıyım. Dinimden, milletimden vazgeçmeye hazırım. 237 Türk subayını koyun gibi boğazladılar, geleceğin tüm başarılı komutanlaarını tek tek doğradılar. Böyle bir ülke olabilir mi?..........(...) .......... Öbür tarafta insana 'Paşa mısın, vekil misin, Genel Kurmay Başkanı mısın?' diye sormazlar, 'adam mısın?' diye sorarlar..................................Tüm komutanlar tutuklanmışken tutuklanmayan tek komutan Necdet Özel'dir. ..............."  s. 143

Başka bir Balyoz hükümlüsü Kurmay Albay Erdal Akyazan'dan Özel'e:
"Sessizliğinizi kurumsal kimliğinize bağladınız. Siz, bizim bunun kurumsal değil durumsal kimliğinizle ilgili olduğunu anlmayacak kadar akılsız olduğumuzu mu düşünüyorsunuz?"
3.11.2013, Yeniçağ.

Babası ağır hapis cezası alan bir asker çocuğunun Necdet Özel'e Mektubundan:

"Hepimiz ağlarken sen nasıl uyuyorsun? Aynaya baktığında ne hissediyorsun? Gözlerimin içine bakıp nedenini anlatabilir misin? Gurur duyuyor musun, nasıl başın dik yürüyebiliyorsun?"
23.12. 2013, Aydınlık. 

.... Hastalandılar, kanser oldular, anneleri, babaları, evlatları öldü. Yine de tutsaklıkları sürdü. Cezaevinde bilincini kaybeden de, hastane odasında serumlara bağlı yatan da, adeta sürüklenerek getirilip ifadesi alındı. Bu sözde örgütün liderlerinin yaş ortalaması yetmişti. Dünyada daha yaşlı bir terör örgütü görülmemişti!... Hakaretlere uğradılar. Onlara hakaret edenler Atatürk'e 'İngiliz piçi' diyenlerdi.... Savunmalarından dolayı cezalandırıldılar. Sadece Doğu Perinçek, savunmalarından dolayı 34 yıl aldı. ....... Kadın tutuklular tek başlarında erkek cezaevleerinde barındırıldılar..... Milyonlaarca sayfalık dava dosyasını inceleyip, savunma yazmak için, haftada sadece 7 saat bilgisayar hakları vardı. ... Gösterdikleri tanıklar bile dinlenmedi.... Milletin canına yetmişti.

===>>>> 13 ARALIK 2012 GÜNÜ SİLİVRİ'de MAHKEME SALONUNUN ÖNÜNDE 150,000'den FAZLA İNSAN VARDI.


OKTAY YILDIRIM, KUMPASTAN DİRİLİŞE, 2014. ss. 164

16 Kasım 2014 Pazar

Biz Türklerin özellikleri... Eleştiriye dayanamama, plansızlık, disiplinsizlik...ve daha neler neler




İZLENCE

İzlencesiz (programsız) yapılan iş, emek ve zaman yitimine neden olur... Türk toplumunda genel anlamda bir izlencesizlik gözlenir. Türk insanı yapacağı işi. önceden ayrıntılarıyla planlayıp, hesaplayıp işe girişmez. "Göç yolda düzelir" atasözünü ilke edinip işe koyulur. İşe başlandıktan sonra sorunların çözüleceği mantığıyla işe koyulur. Hele bir başlayalım der.....

Devlet düzeninde plansızlık, geleceği hesaplamama daha sonraki dönemlerde ağır etkilerini gösterir. Örneğin, pek çok yabancı kişinin de oturduğu Alanya'ya havaalanı yapma gereksinimi yıllar sonra duyulur. Ancak, havaalanının önündeki dağ hesaplanmadığı için, uçak inişleri imkansızdır. Yapılan bir havaalanının önünde bulunan dağı göremeyen bir mühendislik olayı yalnız Türkiye'de karşılaşılan bir plansızlık, hesapsızlıktır. (s. 218)

Başka bir örnek, İzmir Belediyesi'nin Yenişehir'de 25 Milyon YTL'ye yaptırdığı beş katlı otoparka araba girememesidir! otopark şeritleri, virajları en küçük otomobilin bile giremeyeceği ölçüde dardır, ancak Belediye yetkilileri "uygundur" raporu vererek teslim almışlardır. (s. 218) 


DUYGUSALLIK

(...)
Asyalıların genellikle, mantık ve analizle ilgisi olmayan, bunun yerine sezgi, iç gözlem ve tefekküre dayanan düşünme biçimine eğilim gösterdiği gözlemlenir. Gulick'e göre Doğulular, Batılılar gibi bütünü analiz etmek için parçalara ayırmazlar. (s. 225)
(...)
Karamsarlığı sevmez toplumumuz. Hep bir umut ışığı beklentisi içindedir. Bu beklenti, somut gerçekleri yok saymaya dek götürür. Hep iyimser, umut dolu sözler duymak ister. Gerçekleri söyleyen siyasiler geniş yığınlar arasında beğeni bulmaz. boş vaatler onların çelişkili ruhlarına umut serper. İsmet Paşa'nın geniş yığınlar arasında sevilmemesinin nedenlerinden biri, bu Doğulu tipine uymamasından kaynaklanır.. 1995 seçimleri öncesi DYP genel başkanı her aileye iki anahtar sözü vermişti; 1 ev 1 araba. Ayrıca sınavsız istenen fakülteye girme.... Bunlar tabii ki gerçekleşemezdi ve gerçekleşmedi.... Ama kısa sürede unutulup gittiler... Daum demiş ki: Burada büyük hayaller kurmak zorundasın. Gerçekçi olmak, karamsarlık olarak görülüyor..... İyimserlik, tehlikeye karşı kör olmaya; kötümserlik, yazgıya boyun eğmeye sürekler insanı. 

TÜRK İMGESİ (ss. 226-233), Fuat Bozkurt.

15 Kasım 2014 Cumartesi

Birleşme yerine.... Bölünün bakalım iyice...

İnsanımız NEYE göre parti tutuyor, anlaşılmaz. Kimisi CHP'nin ATATÜRK'ün partisi olduğu saplantısı içinde kalmış, abd, bölünme, fethullah yanlısı gibi bir aşure kazanı olduğunu ve hainlikleri göremeyen bu beyin dumuru için ağzımı artık açmaya hiçbir lüzum görmüyorum. Seçimde oy oranlarına bakıp belki bir ikisi anlar..

MHP'den söz etmeye de hiç gerek yok...

Şimdi HEPAR çıktı... Görev mi verildi? NEsini tutuyorlar? Kara kaş kara göz? İdeolojisi tam olarak nedir Pamukoğlu'nun ve partisinin? Tek eylemlerini gördük mü? Silivri'de var mıydılar?! 19 Mayıs, 29 Ekimlerde ben şahsen görmedim, duymadım.. Anlaşılan o ki şimdi de bunun fanatiklerine cevap yetiştirmeye çalışacağız. Necidir bu parti?


Ülkede tek ve gerçek ATATÜRKÇÜ (bilmeden, okumadan da Atatükçü olunmaz), her an eyleme protestoya girişen, bedeller ödemiş, cesur, sağlam bir duruşu ve İDEOLOJİSİ olan (bu ne demek biraz okumak gerek düzgün kaynaklardan), Programı ALTI OK olan, her şeyi net TEK PARTİ İŞÇİ PARTİSİDİR. Hadi halk okumuyor, saplantılı, bilmek istemiyor, neoliberallere ve neosolculara da allah akıl versin bunlar da okumaz ve saplantılı, 

ama

 EMİNE Ü. T., TÜRKER E., BATUM falan neden "yav bi bakalım bu İP ne diyor?" neden demezler? BU KONUDA ÖNYARGI ve CAHİLLİĞE HAKLARI VAR MI? 

Emine Ülker'e her zaman temkinli baktım. Bir şeyler eksikti çünkü. 3 güzel konuşma sarı saç motosiklet için hayran olmam kimseye. Çoğunuz hayrandınız, alkışladınız, imzalar toplandı! Kendisi bir gün ulusalcıyım dedi mi? ATATÜRK dedi mi? Ben emin değilim..  Ulusal, milli, millici nedir biliyor mu? Gerçek Atatürkçü bunları bilir savunur. İyi bir hukukçu olabilir. Ama tarih ve siyaset tarihi biliyor mu? Bence bilinçsiz. Demiş ki ULUSALCI DEĞİL MERKEZ PARTİ KURDUK!  (bazıları bozuldu) Buyrun oy verin. YCHP'den ne farkı olacak?! 


HEM DİKKATSİZ BİR TOPLUMUZ. VE HEMEN UMUDA KAPILMA HİÇ BİTMİYOR!
Emine Ülker Tarhan bir gün bile "ulusalcıyım, milliciyim" dedi mi?? Demedi. Medya yakıştırdı!!! Bu lafı medya yapıştırdı ona ve diğer 4-5 kişiye. Hepiniz inandınız. En yakınlarım bile. Ben inanmadım. Kadın bir gün Atatürk dedi mi? antiemperyalizm dedi mi???

Anadolu partisi.. Bu ad nedendir? Kısaltması ve logosu güzel değil. Seçime çok az var nasıl teşkilatlanacak? Tutmayacak maalesef. 


BİRLEŞME YİNE OLAMIYOR GÖRÜYORSUNUZ ve vatana toprağa Cumhuriyet'e düşman yobazlardan daha senelerce -gençlik ayağa kalkana kadar- kurtulamayacağız.