Sayfalar

13 Temmuz 2012 Cuma

Duyulan Herşeye İnanmak - Araştırmamak, Bilime Düşmanlık

Bilimsellikten, bilimsel bilgiden uzak olup, dogmalarla yaşayanlara atıfta bulunmak için bu resmi koydum!



BİLİM, BİLİMSEL DÜŞÜNCE, BİLİMSEL YÖNTEM nedir? Yakında yazacağım Lütfen izleyin ve paylaşın...



Sabahtan beri kafama takıldı. Ben de her şeyi kafama takıyorum ve giderek ÇOK RAHATSIZ bir insan oldum. Çevrem yadırgıyor. Allahtan facebook’ta böyle rahatsız insanların olduğu bir grup var da, paylaşıp konuşup belki de bir parçacık rahatlıyoruz.  

İnanılmaz değerde bir eğitim-öğretim modeli olan Köy Enstitüleri ile ilgili bir paylaşımı üzerinde 40-50 sene öncesinin değerli ve o sırada tek olan Fen Lisesi’nden (AFL) bir öğrenci, tahmin edebileceğiniz lafları yazmış Köy Enstitüleri hakkında. "Komünist, dinsiz yuvarı olduğu, kızların ilişkilere zorlandığı" falan gibi satırlarca klişe. Belli ki birilerinden duyarak benimsemiş,  “Esasen nedir  bu Köy Enstitüleri tarafsız kitapları yazıları da açıp bir okuyayım” demeden, kendi beyniyle analiz-sentez yapmadan papağan gibi duyduğu yalanları  sıralamış.  Yazının en sonuna kopyaladım. Okuyun, artık güler misiniz, ağlar mısınız bilemiyorum.
Bu kişi AFL'de... Yani demek ki hangi liseye gidersenlerse gitsinler çocuklar bir parçacık bile bilimsel bir eğitim öğretim yok. Tabii on senelerdir adam gibi eğitim vermeyen, çocukların ufkunu açmayan öğretmenleri ve eğitim-öğretim programlarını da (müfredat)  "suçlamak" gerek (yarası olan gocunsun).
Oğlumun öğretmenlerinden ve arkadaşlarımın anlattıklarından  biliyorum, öğretmeleri gereken dersi bile yarım saatte şöyle bir yapıp giden, her şeye ilgisiz, internet kullanmayan, çocuklara ders dışı konularda (dertlerine veya meslek seçimlerine başta olmak üzere) BİR ŞEY vermeye çalışmayan, ayın 15'i gelsin maaş alalım diyerek öğretmenler odasında sigara içen, psikolojiye çok aykırı biçimde çocukları azarlayan, aşağılayan ve böylece öğrenme isteklerini yok eden tipler çok.. . Şimdi, bu gençler, F'cilerle karşılaşınca -- onlar gayet ilgili, yumuşak, küsme, kızma yok.... -- bağlanırlar tabii.

Bu çocuklar F yurtlarında "eğitilirken" "bizim" MEB ve okullar ne yaptı?? :(

CHP ne yaptı? Kendi içinde didişmekten başka, sonra ve şimdi de başbakanla laf yarışı yapmak dışında...

Suç CHP’de yani ana muhalefette,
ve

"Yetmez ama evetçi" gibi (bunların içinde biliyorsunuz "sanatçı"lardan, "aydınlardan" iş adamlarından, "normal " vatandaştan her kesimden insan mevcut) muhakeme, neden-sonuç ilişkisi çıkarma, olanlara bakıp ileriyi görebilme  çıkarsama yapabilme gibi gibi ÜST DÜZEY BİLİŞSEL becerilerle ilgili beyin üst korteks bölgesi  gelişmemişlerde (Beyin konusunda doktora esnasında bir ders projesi yaptığımdan ve sonra merakla çok okuduğumdan ve tezimde de kullandığımdan oldukça iyi bilirim… )

İnsan üç bileşenden oluşuyor Tınaz Titiz’den duymuştum sanırım, çok yerinde bulurum:
1- Akıl fikir düzeyi (zeka denebilir!)
2- Kişilik
3- Ruh yapısı / ruh sağlığı.
Vicdan, dürüstlük, yolsuzluk yapmamak, çıkarcı olmamak…  Bunlar KİŞİLİK içinde olmalı.  
İşte bu çocuk gibilerde zeka var olabilir. Ama diğer ikisi, ve daha yukarıda  bahsettiğim F’cilerin anladığım kadarıyla anlayışlı, sabırlı, her türlü ihtiyaçlarını giderici yaklaşımları ve maddi ihtiyaçları da karşılamalarıyla onlara yakınlık duyuyorlar, seviyorlar, benimsiyorlar... Karşıt fikirleri, tarihsel olayları okuyup kendileri bir analiz ve senteze ulaşamadan. O yaşta çocuklar ergen. Sorunları çok. Hele ki tamamen alışılmadık, yapyabancı bir kentte gelindiğinde ne çok maddi sorun ve daha da zoru, psikolojik sorun yaşanır… Hocalar da anlayışsız ve ilgisizdir kuvvetle muhtemel. Aileden çok sağlam değerler ve Atatürkçü bilinci almamışlar bunların takipçisi oluyor, her söylenene kanıtsız inanıyorlar… (Ben her ne kadar psikolojik olarak bunu açıklasam da ben hala ilk maddeye takılıyorum!, fakat şu da gerçek: kırk kere tekrarlanan şey beyne girer, yerleşir. )
1980’lerde bir süre F yurtlarından birinde  zorunluluktan birkaç  hafta kalmak zorunda kalmış ve sonra kaçabilmiş birkaç arkadaşın macerasını duydum da… Sonunda nihayet gayet dikkatli plan yaparak sabaha karşı kaçmışlar, yağmurlu, karanlık bir Ankara havasında... Film gibiydi..:( O tarihte Ankara’da 2000 böyle apartman varmış... Tv günah imiş, yani yasak. Radyo çok  zor, gizli.. Gitmesinler diye bavulları takipte...

Hala uyanmayanlar, “her sey iyi, abartıyorsunuz, bunlar komplo teorisi" diyen beyinler, daha ne olmasını bekliyorlar ANLAMAK için! Saçı açık diye hemen dibimizde otobüse alınmayan kız vakası için “yaaa bir kere olmuş, ne olacak diye” bakıyorlar.. Ya da bunu okumadıkları, duymadıkları için şaşkın, boş, ve sanki yalan söylüyormuşuz gibi bakıyorlar. Herhalde HİÇ okumuyorlar bu insanlar. Sadece Hürriyet, Sabah ve benzerlerini okudukları için, ülkeyi güllük gülistanlık zannetmekteler. 
Girdiğim her ortamda “gayet iyi her şey” diyen üniversite eğitimlileri duyduğumda onlara “ Pes yani! bu kadar da körlük sağırlık, beyinsizlik olur mu!” diye bağırmak, ve sonra oradan hemen kalkıp gitmek ve bundan sonra da hiçbir ortama girmemek istiyorum.  Atı alan Üsküdar'ı geçmiş, bunlar pembe hayaller içindeler... Her konuda böyleler. Samizdat’ı duymamışlar da vardı geçende baya zeki ve eğitimli bir grupta, kan beynime çıktı yavaş yavaş.... Utanç duyuyorum.

EN ÇOK KIZDIĞIM KİTLE BU. BUNLAR SEBEBİYLE BU DURUMDAYIZ. Referandum artık son kilometre taşıydı çünkü.

Köy Enstitüleri hakkında genç bir fen liseli ama bilimsel düşünme, bilimsel yöntem hakkında hiçbir şey bilmeyen, birilerinden duyduğu yalan dolan şeylere tamamen inanmış kişinin söyledikleri: (İmla hatası çok fazla, düzeltemiyorum o yüzden)

militan,komünist,dinsiz,imansız,vicdansız,ahlaksız,pislik hocaların cirit attığı gençliği zehirlediği şer yuvalarıdır köy enstitüleri...bu milleti kandıramayacaksınız daha fazla zehirleyemeyeceksiniz... 

okullardan din derslerini kaldıran,din müesseselerini kapatıp 40.000 din talebesini sokağa döken Halkçılar,müslüman halkın mukaddesatını kutsal değerlerini yıkıp kendi akidelerini kendi sapık zihniyet ve ideolojilerini yerleştirmek için köy enstitülerini açtılar,devlet hazinesinden oluk oluk milyonları bu ahlak ve iffet mezbahası olan batakhanelere döktüler, 

kız oğlan karışık olduğu için sevişmeler fuhuş rezaletler tabi hale gelmişti,çoğu kızlar diploma yerine bir piç ile evlerine döndükleri çok defa tespit edilmiştir.

kendileriyle münasebet kurmayan kızlar tehdit ediliyor dövülüyor hatta bıçaklanıyordu. 

ilköğretim genel müdürü ismail hakkı tonguç bu enstitülere sık sık gider,okulda içkili danslı ziyafetler verilir,kız öğrenciler sakilik içki sunuculuğu yapardı... 

ismail hakkı tonguç kız ve erkek öğrencilerin cinsi ilişkileryle ilgili olarak da şöyle konuşmuştur : köy enstitüleri öğrencilerini bu yoldan ayıramayız... 

gönen köy enstitüsündeki romanyalı hristiyan yorgi kramus komüni,stlikten 8 ay mahkum olmasına rağmen köy enstitüsünde öğretmen olarak bulunması idarecilerin maksadını apaçık göstermektedir 

halkçıların gözdesi ismail hakkı tonguç 1946da gölköy enstitüsüne kalabalık heyetle gitmiş okulda şerefine içkili danslı ziyafette bir aralık mumlar söndürülmüş karanlıkta dans edilmiş melun lanetli vatan haini nazım hikmetin '' mehmetçiğin kolu bitle dolu, bit mehmeti yer mehmetçik biti'' adlı manzumesi okunmuş,mumlar yanınca çiftler kimlerle birlikte sarmaştıklarını görmüşlerdi.. 

öğrencilerden bazı kızlar rusyaya gönderiliyor,orada iyice komünistliği öğrendikten sonra geliyor,milli eğitim bakanlığı bu kızları(!) mümtaz seçkin öğretmen olarak köy enstitülerine tayin ediyordu... 

ismail hakkı tonguç 1946da mersinin düziçi köy enstitüsüne gitmiş ,dikiş atölyesinde şerefine(kaç paralık şerefi varsa köpeğin) verilen içki ziyafetinde davetliler şarap içmiş tonguç ta bir kilo rakı çakıştırmış içmiş sonra ziyafette sakilik yapan öğrencilerin kolları göğüsleri açtırılmış sıkıştırılmış bir iddiaya göre dar yerlerden geçirilmiştir...bu enstitüde 14 yaşında bir kızın bekaretinin bozulduğu haberi ayyuka çıkmıştı.

köy enstitülerinde marks ve engels'in komünist beyannamesi okutuluyordu, düz içindeki türk bayrağındaki ay-yıldız yerine orak çekiç konulmuştu.

hasan ali yücel mekteplerde okutulmak üzere 'türkçe metinler' adıyla bir eser yazdırmıştı...bu eserde din ve din kitaplarıyla alay ediliyordu,ahlak kaideleri yıkılıyor,milletin halkın tarihi şerefi inkar ediliyor,komünist prensiplere göre kahramanlık bir vahşet şeklinde gösteriliyordu.. 

tevfik fikretin 'arşa hırlayan' meşhur dinsizlik manzumesinden Allahı dini peygamberi inkar eden Allaha şirk koşan parçalar bu eserin içine alınıp gençleri zehirliyordu 

bu köy enstitüleri denen müesseselerde 'senin karın benim karım' anlayışını normal gören yayan gençleri zehirleyen propagandalar yapılıyordu...tamamen mezbelelikten ibaretti... 

bu topraklarda komünizm sosyalizm anaşizm tutmaz ,bu coğrafyaların insanı müslümandır ve müslüman kalacaktır , batıcı laik kemalist marksist leninist stalinist maocu olmayacaktır,,,,




















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder