Sayfalar

19 Ekim 2012 Cuma

Çalışanların dikkatine: İsterseniz 30 sene çalışın, son 7 sene dikkate alınıyor!!!

Fazla Çalışmanın Zararları 

ÇALIŞANLAR LÜTFEN DİKKAT EDİN! Emeklilik aylığı hesabındaki akıl almaz yasa.

Bileydim böyle olacağını  IBM sonrası YTÜ'de üç sene kadrolu / tam zamanlı çalışır mıydım!!!

Ülkemizin akıl almaz, hukuka aykırı, insan haklarına da aykırı yasaları ve uygulamaları...

1976 senesinde babamın beni sigortalı yapmasıyla, SSK ile ilişkim o sene başladı.

O tarihten beri ODTÜ'de öğrenci asistan, sonra araştırma asistanı (şimdi deyimle asistanı) olarak çalıştım.

1984 - 2004 arasında IBM'de çalıştım, tavandan prim ödendi SSK'ya  tam 20 sene.

Şimdi buraya dikkat: 

2000-2004 arasına IBM'den ücretli izinliydim IBM'e özgü erken emeklilik paketiyle. Bu arada başka bir yerde çalışmamda hiç bir engel yoktu.

2001-2004 arası YTÜ'de öğretim görevlisi (tam zamanlı çalıştım, Emekli Sandığına bağlı olarak).
Yani bu seneler arasında hem SSK'ya hem de ES'ye prim ödedim, SSK'ya TAVANDAN, ES'ye tabandan... öğretim görevlisi idim. Derece en düşük..
İki yere prim öderken bir şey demiyorlar. Kaç kişiye sordum! 
Bunu ne getirip (!) ne götüreceğini YTÜ'deki Personel Daire Bşk.lığı da bilmiyor. Kimse bilmiyor.

2004'de emeklilik başvurusu için SSK'ya gittim. Hizmetlerimin birleştirilmesi gibi aslında basit bir iş için ve neticede emekli aylığımı bağlatabilmek için belki 8-9 kere gittim, o merdivenleri sayısız kere inip çıktım, bir keresinde yanımda genç kız yeğenim vardı. "ne bu yaaa??!? " dedi. Çocuğa bile ters geldi kat kata, odadan odaya yollanmak.

Nihayet aylığın bağlanacağını öğrendim.
Bir kağıt verdiler, merdivenlerden inerken göz attığımda ŞOK OLDUM.

2001-2004 arası SSK'ya tavandan ödemiş olduğum primler YOK SAYILMIŞ, HİÇ KAALE ALINMAMIŞ, Emekli Sandığı'na bağlı ve 3 kuruş para olan primler dikkate alınmış!!!

Yukarı çıktım, söyledim. "Emekli Sandığı'nın önceliği vardır" dedi memur umursamaz tavırla. Oysa ben feci mağdur olmuşum.. Umuru değil. O anda onun sorunu değil, ilerde bir şekilde onun da başına gelebilir..

En büyük hukuksuzluk şurada: EMEKLİ AYLIĞINIZ HESAPLANIRKEN isterseniz 30-40 sene çalışmış olun, SON 7 SENE ÖDEDİĞİNİZ PRİMLER DİKKATE ALINIYOR. Böyle -- afedersiniz -- akıl mantık dışı, haksız hukuksuz bir yasa/uygulama --adı her ne ise-- olabilir mi????

Dava açtım. Kazandım.

SSK temyiz etti, dosya yargıtaya gitti, yargıtay her şey dosyada, kanıtlı, net olmasına rağmen tanık dinlensin dedi. Ne istiyorlarsa yaptık ve hakim tekrar lehimize karar verdi. 2. kere kazandım.

SSK yine temyiz etti. Yargıtay, dosyada her belge mevcut olmasına rağmen yine YTÜ'den bilgi istensin dedi. Doğru düzgün bakmıyorlar sanırım dosyaya, bir an bakıp şu istensin bu istensin diyorlar. Ankara İstanbul YTÜ arasında bu yazışmalar, süreçler, tahmin edileceği üzere seneler sürüyor.
Yargıtayın istedikleri temin edildi yine. Artık bu üçüncü sefer hakim nedense reddetti davayı. Yani kaybettik.

Mağdurluğum

1- 2001-2004 arasında SSK'ya ödediğim yüksek primlerin  yok sayılması. Benden ve işverenden (ibm) kesilen tonla prim...
2- Ve yasadaki saçmalık, biraz aklı olan hangi insan bunu makul bulur? Oradaki memurlarda saçma buluyor ama, ister elli sene çalış, son 7 senene bakılıyor. Ben çalışma meraklısı geri zekalı ben, 3 sene vatana millete titizlikte ders vermiş ben, düşük bir emekli maaşı ile onore -edildim.

IBM'de benimle aynı süre çalışmış kişilere göre (ki fazlam var IBM öncesi ODTÜ) son 7 senemin 3 senesi YTÜ'de düşük primle geçtiğinden, emekli maaşım IBM akranlarımdan düşük oldu. 

DAHA UZUN SÜRE ÇALIŞ ense yapacağına, DAHA DÜŞÜK maaş al. 
Sanıyorum böyle bir mantıksızlık, hukuksuzluk, insan hakkına saygısızlık sadece Türkiye'de olur. Devlet, emekli olduysan "otur, öyle hoca sayısının zaten az oldugu üniversitede falan çalışma, tüm birikim ve potansiyelinle otur" diyor; vatana millete faydalı olma. (Çalıştığım bölümde hoca eksikliği had safhada idi. Konuyla alakasız bir doçent blm bşk ve dışardan gelen tek bir hocalıkla alakası olmayan lakayt bir tip vardı.. adam ettik orayı zaman içinde... en çok talep gören BÖTE bölümü haline geldi.)

Kendimi şöyle sakinleştirmeye çalıştım hep: Sahte delillerde, sonradan üretilme cd'lerde adları bir kere geçiyor diye yüzlerce asker, bilim adamı, gazeteci parmaklar ardında çürüyor, hasta oluyor, ölüyor. Hasta yatağı evinde, sevdikleri yanında değil. Cenazesi varsa gene öyle.. Buna neden olanların topuna allah gün yüzü göstermesin. En son Fatih Hilmioğlu'nun 21 yaşındaki oğlu öldü, evinde değil Sincan'da tek başına geceledi. Kanser hastası bir insan. Bu ne işkencedir, bu ne vicdansızlıktır, bu ne acıdır. Jandarma Komutanı'na bırakılmış bu karar, o da adamı, oğlu ölmüş bu eski rektörü, tek başına geceletti hapishanede. Aynısı belki bir ara yaşar da görür, anlar...
Bu durumda, benim başıma gelen ne ki!!! Ama insan yine de isyan ediyor.

Ne yaptık, AİHM'ye baş vurduk. Oraya da Türkiye'den dosya yağdığı için... Bakalım ne zaman ele alınır.

FAZLA ÇALIŞMAYIN, DEĞMEZ.

Aldıkları, ama kaale almadıkları 3 senelik tavandan primlerimi isteme hakkım var. Öderlerse, faizsiz... Avukatım dilekçe yazdı Ankara'ya, çünkü daire başkanlığı orada. Dilekçe üst yazıyla Ankara'dan İstanbul'a gelmiş. Binaya giriş yapmış, ama kaybolmuş!!! Süreçler böyle. Dilekçemizin akıbetini öğrenmek için gittim, dört kapı dolaşıp aslında basit olan derdimi zor anlatıp ilgili yeri buldum. Dilekçeyi bulamadılar. İyice bakalım, yarın gelin, dediler. Tüm bunlar elektronik ortamda yapılamaz sanki, ya da telefonla soramam. 50 sene öncesinin süreçleri; git gel git gel... İkinci kere gittim, her yeri aramışlar, yok. Ama bu beni bulmuş, çok ama çok nadir olurmuş. Doğrudur. Diyorum hep, aksilikler beni buluyor sürekli...(Bunu da dememek gerek biliyorum, daha da negatifi çekmemek için :))

Şimdi dilekçenin eklerini avukattan al oraya 3. kere git (Fındıklı'da). Sonra da bakalım daha kaç kere.

Binadan çıktım, köşedeki, vitrininde birbirinden güzel, muhteşem pastalar olan pastaneyi es geçemedim, oysa diyete başlamıştım, kendimce... İnsan çok gerilince, baskı altında kalınca cidden saldırıyor neyi seviyorsa ona.. Amaaaan diyorsun, şu an çok kötü hissediyorum, yiyeyim, ne olacak!.....Ekler yemek durumunda kaldım özet olarak...

Devlet, bizde, hep tırsılan bir yerdir.....


1 yorum: