Sayfalar

19 Ekim 2012 Cuma

Andrey Tarkovski-V: "Anahtarları o zamana kadar bana verilmemiş bir odanın kapısında buldum kendimi" diyor Bergman

"Oysa Tarkovski o odada elini kolu sallayarak rahatça dolaşıyordu"

"Andrei Tarkovski önceden haber vermeden Londra'da ortaya çıktı... Son anda duyulmasına rağmen konuşma yapacağı ....... salonunda yer kalmadı, biletler kapışıldı" !! (Şiirsel Sinema adlı kitaptan) 
SSCB'den Londra'ya, oraya buraya gitmek çok zor. Ama işte, zaman zaman gidebiliyor ve Avrupa'da merakla bekleniyor kendisi. Hem bu zor gelişleri, hem filmleri, görüşleri, hem duruşu, konuşmalarıyla karizmatik ve gizemli...


İvan'nın Çocukluğu'nun 1962'de Venedik Film Festivali'ne (yanda resim) bir meteor gibi düşmesini izleyen ilk söyleşilerden, Aralık 1986'daki vakitsiz ölümünden hemen önce verdiği son söyleşilere kadar uzanan yelpaze sunulmaktadır Şiirsel Sinema isimli kitapta. 

Söyleşi yapanlar sürekli sanat, sanatçı, sinema üzerine görüşlerini ve filmlerinin anlamını sormuşlar her söyleşide elbette. O da bıkıp usanmadan aynı/benzer cevapları verdiğinden, okuya okuya kafamda bir şeyler oluştu. Yoksa tek okumada anlamak güç. Adam bir deniz derya. Her konuda düşünmüş. Görüşleri, değerleri net, berrak. 

İsveçli büyük yönetmen Ingmar Bergman 1987'de yayımlanan otobiyografisi Büyülü Fener'de Tarkovski'den bahsederken, onun filmlerini keşfetmesini bir mucizeye benzetmişti:

                "Birden kendimi anahtarları o zamana kadar bana verilmemiş bir odanın kapısında
                 buldum.  
Benim her zaman girmek istediğim, onunsa rahatça elini kolunu sallayarak
                dolaştığı bir 
odaydı bu. Cesaretle doldum, bir şeyler kamçıladı beni: Biri çıkmış, benim
                hep söylemek 
istediğim şeyi, nasıl yapıldığını bilmeden ifade ediyordu. Benim
                gözümde Tarkovski en 
büyüktür; filmleri, hayatı bir tefekkür, bir hayal olarak
                yakalarken, o filmin doğasına 
sadık yeni dil bir icat etmiştir."

Japon yönetmen Akira Kurosawa ise Tarkovski'nin ölümünden birkaç ay sonra 1987'de yaptığı bir konuşmada, Tarkovski'nin

                "olağanüstü duyarlılığını hem bunaltıcı hem hayret verici bulduğu"nu söylemişti:
                 "Neredeyse patalojik bir duyarlılığa ulaşıyor. Hayatta olan film yönetmenleri arasında
                 eşi menendi 
yoktur".

Aynı yıllarda Fransız gazetesi Liberation'un gerçekleştirdiği uluslararası bir ankette Tarkovski'nin hayranı olduğu yönetmen Sergey Paradjanov'a (filmlerini bulabilsem) "neden film yapıyorsunuz?" diye sorulmuştur. Paradjanov'un verdiği yegane cevap:

                 "Tarkovski'nin kabrini kutsamak için" şeklindeydi.

Steven Sodabergh Solaris'i tekrar çekmeye soyunduğunda, aleyhteki tüm yorumlara, yeniden yaptığı şeyin, Tarkovski'nin Solaris'ini yeniden çekmek değil, Stanislaw Lem'in kitabını yeniden filme çekmek olduğuna açıklık getirerek cevap verirken Tarkovski'ye hayranlığını hiç tereddütsüz dile getirmiş, Tarkovski'nin Solaris'ini sekoya ağacına, kendisininkini küçük bir bonzaiye benzetmişti.


Stan Brakhage'a göreyse:


                 "Tarkovski en büyük hikayeci film yönetmenidir".


Uzun metrajlı film yaratımının tamamı, 20 senede 7 film olan bir yönetmenin (SSCB'de izin verilen bu!! Yoksa kapasitesi bu kadar değil!) bu denli övgülere mazhar olması bu filmlerin ne kadar dikkat çekici bir başarıya ulaştığının göstergesidir.


Kendisiyle ilgili olarak yapılmış belgeselleri, bunlardaki konuşmalarını da (örn. "A Poet in the Cinema", 1983;  Il Tempo di Viaggio, 1983;  "Moskovskaya Elegiya" , 1987) izledikten sonra hayran hayran hayranım kendisine.  Konuşması, hareketleri... görüşleri, beyni... 


Film yönetirkenki hali.. Var bunlar youtube'da. Kurban (the sacrifice) filminin çekimleri: "Directed by Andrei Tarkovsky" (1988) ismiyle mevcut. Bir film nasıl çekiliyor, hele ki AT tarafından nasıl çekiliyor görmek için. Ayrıca Nostalgia çekimi de "Andrei Tarkovski -Nostalgia" adlı filmde, Andrei Rublev'in çekiminden görüntüler "Making of Andrei Rublev" ismiyle... Daha da var.... 


Uluslararası Andrei Tarkovski Enstitüsü adında, ismini taşıyan bir enstitü var bu olağanüstü sanatçı için!


Bergman, Antonioni, Kurosawa'nın da kitaplarını okudum; hemen hemen bu konularda hiç bir şey bulamadım. şaşırdım. hele her filmi imdb'de 8,5 ve üzeri olan ve benim de çok beğendiğim Kurosawa'nın kitabında sinemaya, sanata ilişkin hemen hiç bir şey yok... Ustalarından öğrenmiş ve uyguluyor, ben bunu anladım. Kendi bir fikir geliştirmiş gibi değil... Kurbağa Yağı Satıcısı adlı otobiyografik kitabından böyle anladım. Antonioni ve Bergman ise biraz daha fazla şey var. Hepsini toparlamak özetlemek istiyorum; sanata ve sinemaya ilişkin görüşlerini elbet...


Ama Tarkovski, Tarkovski!!! Neler düşünmüş, ne düşünceler fikirler geliştirmiş. Çok derin bir adam.... Yazacağım bunları hala yazamadım...Özellikle sanat ve sanatçıya nasıl baktığı....


Düşünebilen ve hissedebilen bir beyne hayranım. Ve değerlerine sahip çıkan, kişisel bütünlüğü tam olanlara.... özü sözü bir olanlara...

(Benim cümlelerim olduğu bariz cümlelerin dışındakiler Şiirsel Sinema adlı kitaptan alıntıdır, FE)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder